Bilindik bir Fikirtepe gecesiydi. Zaman, algı ve idrak ağırlaşmaya başlamıştı. Keyifler yerindeydi ama her şeyden önemlisi Jelibonlar tazeydi. Sohbet etmeye çalışıyorlardı ama konuşan kişi kendi cümlesinin devamını hatırlayamadığından olsa gerek, diyalogları yüzeyselleşemiyordu bile. Bilenler bilir, bu gibi durumlar kendi kahramanlarını yaratmıştır hep. Havada sinsi sinsi gezinen monotonlaşma rüzgarını sezmişlerdi. Gecenin kahramanının kim olacağını merakla bekliyorlardı. Mücahit Mehmet,panik anlarında kırılan acil durum camı misali, dördüncü kapağı aldıktan sonra konuşmaya başladı:

-Bakın beyler, 'Clapton is God' yazısını ben de yazarım. Bunda bir sorun yok. Siz uzay maymunlarının aksine daha okunabilir bir el yazım olmasından dolayı en iyi ben yazarım hatta.

Üniversitelerin çeşitli lisans bölümlerinde öğrenim görmekte olan "Uzay Maymunları" sessizce bakınmakla yetindiler. Mücahit Mehmet hem haklıydı hem de "God" ile prensiplere dayanan ilişkisinden ötürü yalan söylemezdi.

-Çünkü, oradaki ima başka bir şey. İma, vurguyu arttıran bir ögedir. Korku filmleri çok satar ve illegal olan şeyler çekicidir. Zaten Blues da bunu gerektirir...

Mücahit Memo sustuktan sonra, uzaylı oldukları iddia edilen talebe maymunlar, olana ve hatta bitene anlam aramaya başladılar. İslam da dahil olmak üzere bir çok fobiden sıyrıldıklarını düşünüyorlardı. Blues hakkında usta ve incelikli vaazı veren kişinin selefi sakallı onları neden sorgulatmıştı? Yarın uyandıklarında bu anı hatırlayacaklarının bir garantisi yoktu elbet. Zaten neyin garantisi vardı ki? Müco Mehmet'e saygı sunmanın en kolaycıl yolu, Jelibon ikram etmekti. Ağızlardan çıkan kelimelerin anlaşılmadığı vakitlerde iletişimi gözleriyle kurabilmeyi öğrenebilmiş her toplum gibi, onlar da kollektif bir adak hazırladılar Memo'ya.

-Adak olarakadlandırılan kavram, ya bir yaratıcıya ya da kurtarıcıya sunulur. Haracınızı kabul ettiğimi bilmelisiniz gençler. Allah-u ekber.

Herkes bilir, Mücahit Memo aydın bir müslüman kardeşimizdir. Haracını tek seferde aldığında ona duyulan saygı seviyesi iyice artmıştı. Bir hırkam, bir lokmam felsefesini edinmiş olan Mehmet, saatine bakıp ayağa kalktı. Abdestini alıp namaz kıldı. Yedinci kapağı aldıktan sonra Allah'ına bir şeyler anlatmaya başladı. Cevap alıp almadığını hiç kimse bilmiyordu ve zaten Allah ile kulu arasına girmek başlı başına saygısızlık olurdu. Bu durumu komuta merkezinde bekleyen birine rapor vermeye benzeten Uzay Maymunu, koordinasyon ve telekomünikasyon adlı bir konu açmaya yeltenir gibi oldu ama bu gece Mücahit Mehmet'in gecesiydi. Fazla söze gerek var mıydı sanki? Yoktu. Allah-u ekber'di.