Ne kadar büyürsek büyüyelim çocukluğun saflığı kalmalıydı üzerimizde. 


Göstermekten çekinmediğimiz merhametimiz, anlayışımız, iyi niyetimiz...

En çok da yüreğimizi dolduran yaşam sevincimiz vardı. 

Ne güzeldi, sadece saklambaçta yerin söylendi diye kızmak. Mısır arabasını itip mısır almak, bir mısırı dörde bölmek, paylaşabilmek ne güzeldi. Oyunlar oynayıp komşu teyzeden istediğimiz suyu içmek, kana kana güvenmek paha biçilmezdi. 

Elma şekeri alıp tam yiyecekken alamayan arkadaşımızı fark ettiğimizde koşa koşa o şekeri eve bırakıp akşam yemek, ne büyük incelikti. 

Erkeklerin evcilik, kızların taso oynayabildiği, ayırmayan aksine bağlayan en değerli özgürlüktü.

Kinin içimizi çürütmesine müsaade etmeyişimizdendi bugün küsüp yarın barışıyor oluşumuz. 

Yüksekten korkmak ama sırf arkanda sıra var diye o kaydıraktan kendini salmaktı en büyük yüzleşme. Kışın bir botu kardeşinle paylaşmak, onun karla oynayışını camdan izleyip mutlu olmak, ne güzel fedakarlıktı.


Hatamız büyümek değildi elbet. Özümüzü yitirmekti. Çocukluğun saflığı kalmalıydı üzerimizde.