Çocuk elindeki çöpü yere atmamak için evine giden yolu uzattı. Çöp tenekesi boş, sokak ise çöp ile doluydu. Çok mantıklı cevapları olsa da her zaman kendine "neden böyle" diye sormaktan çekinmeyen çocuk, eve koyuldu. Evde onu bekleyen hemen hemen hiçbir şey yoktu. Sadece biraz acıkmış, biraz da uyuması gerekiyordu. Eve vardı ve her zaman yaptığı gibi ilk iş olarak odaların kapılarını kapattı. Uyku, açlık hissini yendi. Çocuk uyumaya karar verdi.


Her yerden bağırma sesleri geliyor ama kimseyi göremiyordu. Sakin bir şekilde seslerin nereden geldiğine bakıyor ama bulamıyordu. Seslerin arasında tanıdık sesler de vardı. Çocuk sakinliğini kaybetmeye başlıyor, nefes alış verişleri hızlanıyordu. Olduğu yerde sadece sese odaklanmaya çalıştı. Seslerin birine kulak verince "uyan" kelimesini seçebildi ancak. Uyan kelimesini duyunca sarsılmaya başladı.


Gözlerini açtığında tanımadığı bir çocuk onu dürtüyor ve uyanmasını istiyor idi.

-Ne oldu?

-Bu karton benim. Bak istersen, burada on iki çizgi var.


Çocuk uyuduğu yerden kalktı. Etraf çizgili kartonlar ile doluydu. Kapattığı odalardan birine girdi. Hâlâ uyku sersemi olan çocuk, kötü kokuyu soluyunca bu odanın her zaman kötü koktuğunu hatırlayıp odadan çıkınca gözüne çarpan kartona doğru yürüdü. Kartonun içindeki peçeteleri çıkartıp düzgün bir şekilde açtı. Yerde duran cam ile kartona on altı çizgi çekti.

-Bence on altı yaşındayım.


Kartonu alıp en sıcak olduğunu düşündüğü odaya sürükledi. Duvar kenarına dikkatli bir şekilde yerleştirdi. Rüyasında ses duymamayı dileyen çocuk, gözlerini kapattı.