14.30 okul çıkış saati

Tek başına bir çocuk gidiyor

Sırtında boyundan büyük çantası

Kimse onu almaya gelmemiş

Bir başka tek çocuk ağlıyor

Onu almaya gelen geç kalmış

Ne kadar da bana benziyor

Bir çocuğu büyükbabası almaya gelmiş

Pek mutlu değil gibi halinden çocuk

Güvende değil mi acaba?

Tek dönmeyi tercih eder belli

Sokaklar daha az korkutucu

Ama kimse ona sormamış

Söylese de inanmamışlar

Bir çocuk gidiyor da gitmiyor sanki

Geri geri adımlıyor sokakları

Boyundan büyük işler bekliyor evde onu

Kimse de “Bu daha çocuk.” demiyor

Toplaması gereken yataklar

Ağırlaması gereken misafirler

Yapması gereken yemekler var

Bir yetişkin gidiyor desem daha doğru bu yüzden

125 cm boylarında bir yetişkin

Mor arabasıyla gelmiş bir çocuğun babası

Yüzüne bakın ne kadar da gururlu

Bir çocuğun sırtında rengarenk bir çanta

Utanıyor üzerinde çizgi filmler eksik diye

Oysa çok aradığı bir çanta olacak büyüyünce bilmiyor

Bütün kitaplarını taşıyor her gün bir çocuk

Babası öyle istedi çünkü

Başarılı olmasına yetmeyecek ama bu

Boşuna fıtık olacak boynu

Bazı çocuklar top peşinde

Nefes nefese terli

Anneleri çok kızacak hasta olacaklar diye

Umurlarında mı hiç

O golü atmak hayatlarındaki en büyük şey şu an

Bir çocuk da var ki onları izliyor

Sırtında kağıt karton arabası

O topun ona hiç paslanmayacağını bile bile

Hayal ediyor

Ona gelse top şöyle vurur gol yapardı kesin

Bırakın pas almayı kimse ona bakmıyor bile

Aileler oynatmıyor çocuklarını onunla

“Pismiş.” çünkü

Kendi kirlerini görüyorlardır belki de

Utançlarından oynatamıyorlardır çocuklarını onunla

Ah keşke!

Ağacın arkasına saklanmış bir çocuk var

Babaannesinden kaçıyor

Bir suçu olmasa da cezalandırılacak

Artık cezalandırılmak istemiyor ama

Evin o en arka odasına kapatılmak

Bir grup anne beraberce gelmiş

Yine beraberce dönüp çay koyacaklar

Yemeklerin altını çoktan kapamışlar

Her şey hazır akşam için eşlerine

Şimdi "N de boşanmış eşinden vah vah!" zamanı

N'nin çocuğuysa buruk

Babası geldiği günler daha mutlu

İki ev arasında kalmaktan yorgun

Liseyi kalıcı bir evde geçirmeyi düşlüyor

Bir başka çocuk elini cebine sokmuş

Yanından geçen anneleri izliyor

Kaşları çatık

Neyi eksik acaba?

Hiç söylemiyor da

Büyüyünce de çok suskun bir çocuk olacak

Üzülse de gıkı çıkmayacak

Belki kapıyı yumruklar arada

Kardeşi geldi şimdi yanına

O da üzgün ama gülümsüyor

Büyüyünce de çok güleç biri olacak zaten

Bir uyurken ciddileşecek yüzü

Bir de şiir yazarken belli olacak mutsuz bakışları

Bir çocuk aç karnıyla geçiyor yanımdan

Gurultusu bana kadar vuruyor

Yüzünde bir ifade

Evde ne yemek olduğunu düşlüyor besbelli

“Bak en sevdiğin yemeği yaptım.”

Diyen biri olmayacak ama

Karnını tutuyor sıkı sıkı

Kalbinin gurultusu vurmasın diye midesine

Mide bir şekilde dolar çünkü değil mi

Ama kalp öyle mi?

Hele de bir çocuğun kalbi

Çocukların yüzleri her şeyi anlatıyor işte

Çocukluğumuzda bırakıyoruz en gerçek bakışlarımızı

Saklayacak ne varsa sanki

Saklamakta da başarısızız zaten aslında ya

Çok iyi inanıyoruz sadece

Hiçbir şey ölene dek sır olarak kalmaz zaten

Bir şiir, bir şarkı, bir resim

Her şeye evet diyen cılız bir ses

Bazen bir öfke istifrası

Ya da depresyon prangaları

Bir yerde patlak veriyor tuğlalarımız

O yıkıntının arasından çıkıp geliyor

Burnunu çekiyor gene çocukluğumuz

Çocukken dolmamış midemiz

Dünyaları yesek de dolmuyor

Kalbimizin gurultusu vurup duruyor damarlarımıza

Oysa hepimiz birer yıldızız

Yakışmıyor hiç bu deniz minaresi hallerimiz

Üstümüzde emanet duruyor

Ne diyordu Tagore

“Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.

Kurtulun bu yükten.

Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.

Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.”

Zaten kat kat kabuklaşmış küfeler

Bir de sırtlamayın yalnızlık kepeneğini