— Neye bakıyorsun öyle?
— Hiçbir şeye, gözüm dalmış.
— Bana yalan söyleyemezsin, ben senim.
— Çoğu defa kendimi kandırabiliyor ama galiba seni kandıramıyorum Lucy.
Şöminenin içindeki, şu köşede sönmek üzere olan köze bakıyorum. Nasıl da ayrı değil mi diğerlerinden?
— Neden öyle olduğunu düşünüyorsun?
— Çünkü artık bıkmış hâlde baksana!
— Bence daha çok sönmüş bir köz gibi
— Bazı insanların kalpleri böyledir Lucy, diğerlerine ateş olduktan sonra böyle sönmeye mahkûmdurlar.
— Galiba bu yüzden dağ evinde tek başına sigaran ile her geceyi katlediyorsun.
— Katletmek mi? Hayır. Geceyi katledersem elimde ne kalır ki?
— Güneş, aydınlık, kuş cıvıltıları, belki mutluluk...
— Güneş bana şu yanan alevden farksız, aydınlığımı karanlıktan tanırım, kabullendim artık bana kuş cıvıltıları duyulmuyor Lucy.
— Peki ya mutluluk?
— Bunu konuşmuştuk. Hatırlarsın geçenlerde liman olduğumdan bahsetmiştim. Bugün bir gemiye daha el salladım.
— Ebediyen mi?
— Ebediyen…
Eyüp YETİMGÜLER
2023-05-25T13:00:28+03:00Teşekkürler Selin Hanım.
Selin Özdere
2023-05-25T09:20:07+03:00Hoş. Kaleminize sağlık.