Bazen başka evrenler varsa en kötü ihtimalime denk gelmişim gibi hissediyorum. Etrafıma bakıyorum, vay be diyorum ne de güzel olurmuş. Ama bu versiyonda olmazmış, olmasa daha iyi olurmuş, uygun değilmiş buraya. Nasıl olur da bitmek bilmeyen bir sancıyla dolu yaşamımla güzel olan şeyleri de ziyan ederim ki. Bırakayım da güzel olabilirdi ihtimali bile bana arada sırada tebessüm versin ve o evrendeki halim içimde sonsuza dek yaşasın. Asık ve donuk yüzüme biraz olsun sıcaklık katsın. En azından hiçbir hayalde kötü son olmuyor. Kötü son ihtimali, kaygıyla her gece boğuşan insanların hiç başlarına gelmeyecek konularla dahi kendi ömrünü çürütmesi değil midir zaten?

Lütfen yazdıklarımdan ders çıkarmayın. Boş vermişliğin son raddesidir herhalde bu semptomlar, ya da karşıma çıkan fırsatlardan kaçmak için yazıp çizdiğim bahanelerim. İstemiyorum işte hiçbir şeyi, sevdiğim şeylere bile enerjim kalmamış.


O evrenin içindeyken de her şey o kadar hoş ki. Sanki en nefret ettiğim yerlerde bile masmavi denizin kıyısındaki abuk sabuk huzurlu bir yengeçmişim gibi hissettiriyor. Selamlaşmaya bile dayanamadığım insanlara ağzım kulağımda baktırıyor. Hiç çıkmak istemediğim yatağımdan odama balıklama atlatıyor. Yazmayı çok sevdiğim o gri gökyüzü bir anda renkleniyor, hayat doluyor ve nefes alıyor ben gibi. İşte tam da bu evrende yaşamak isterdim ben, lakin devamını biliyorsunuz.


Yine de benim bunları yazdığımdan aylar geçmiş, olmaz dediklerim olmuş, çok da güzel olmuş ama hayatta daha kötü sorunlar da varmış. Bir şekilde en mutlu evreninizde bile öngörülemeyen sonuçlar çıkabiliyormuş.