Kalemim kağıdı okşadıkça bilinç altım-üstüne geliyor.
Satırlarım parelendikçe kalemin şiddeti artıyor.
Öyle ya eşrefi mahlukatlığın işareti iki şey üzerinedir.
İlki secdeden yıpranmış dizler ikincisi kalem oynatmaktan çürümüş dirsekler.
Zaten başkada yok bu denli bükülebilecek bir uzuv.
Tokluk ile yokluk arasında ki benzerlik beni rahatsız ediyor.
Geceyle gündüz gibi birbirini kovalar gibi.
Başka ne olabilir buna benzer diye düşünmeye başladım.