insan, yaşatmak ve öldürmek ellerimizde olduğu kadar düşünce ve edimlerimizde de gizli. bu bağlamda insan sağlığını elinde bulunduran, hatta tekelleştiren sistemler, insanlar yerine ceplerine giren ya da bankalarına yatan hesap hareketleri üzerinden canlılığı değerlendirdiği sürece ne hastalıklara ne de onları tedavi etmeye çalışanlar; hatta ve hatta hastalara kobay denekler olarak bakılmaya devam edecektir. işte bu yüzden sistemleri kurarken en yumuşak karnını baz alarak inşa etmeliyiz. misal, eğer denize inşa edeceksek önce ana kayaya ulaşana kadar veya sağlam metal direkler dikilerek her türlü koşul ve önlem alınarak yapılmalıdır bu. bu koşul ve önlemi denetleyecek mekanizma, yani homopoliticus olan insan canlısı, kararları ceplerini düşünerek değil, toplumun sağlığını, vicdanını, ahlakını ve dahi kültür-tarih bağlamındaki hafızasını gözeterek karar vermeli; ona göre bir çeper sunmalıdır. aksi takdirde işin ehli olmayanlar mekanizmaya dahil olarak, sanki sahibiymiş gibi davranarak ne insanlığı ne ahlakı ne vicdanı ne de canlılığı önemseyerek, kendi makam ve egosuna yenilerek eylemlerde bulunacaktır. ve buna karşı çıktığında, kısacası anarşist bir durummuş gibi lanse edilerek medaya ile (satın alınan kalemlerle) topluma, hem sağlık çalışanlarını hem hastaları hem de hastalığın kendisini taşlatarak asıl sorun olan sistemi göz önünden çekmeye çalışacaklardır. ve karşıt duruş gösterenler sindirilecektir. unutmayın! sistem de canlı bir organizmadır. kendi canlılığını, mülkiyetini ve realitesini gerçekleştirmek için kan dökmekten geri durmayacaktır. bu bağlamda sistemi de kontrol altında tutmamız gerekmektedir. yoksa vahşetlere, canavarlara kucak açmış oluruz. işte bu yüzden bilginin, bilimin ve kalbi menfezlerimizin önüne hiçbir meta geçmemelidir. geçtiği takdirde insanlık olarak insanlık medeniyetimizin katili olarak dolaşmaya devam ederiz.