Hiçbir zaman tekrar yaşayamayacağım; hatta yazarken bile şimdiki an olmaktan uzaklaşan şu anda aynı şekilde beni geçmişin en karanlık, en hüzünlü hatıralarına götüren ve orada hapis bırakan şarkılar içerisinde yüzüyorum. (Boğuluyorum demek daha doğru olmaz mıydı?) Bu karanlık hatıra sularında yüzmeye çalıştıkça Mariana çukurunda gibi hissediyorum kendimi. Yer yer bambaşka canlılarla karşılaştığım, yer yer hiçliği hissettiğim ama aynı zamanda hayal kurabildiğim için de kendi dünyam olan, birçok varlıkla dolu o çukurda. Önemli olan tek şey şu ki o çukurdan çıkmak istiyor muyum? Olmak istediğim yer neresi? Herkesten uzak, kendi derin hüzün bahçemde mi kalmak istiyorum? Bu düşük enerji hali beni daha da yormuyor mu?
Tut ki deniz kenarında, tek başına, kimseye rol yapmadığın bir andasın. Ayakkabıların elinde, kumsalda yürüyorsun. Ayaklarına değen ılık su dalgaları seni huzurun en mavisine götürüyor. Denizin yosunla karışık o mis kokusu akciğerlerinde en sevdiğin yaprak görüntüsü ile ferahlık veriyor. Düşündüğün tek şey yaşamanın aslında ne kadar değerli ama aynı zamanda da geçici olduğu. Dünyadaki varlığının bilincinin sana bahşedilmiş olmasının verdiği huzurla tüm çukurlardan çık. Bu huzur sana yetecek..