Fersah fersah boğazımda düğümlenen heceleri kusmak üzere geldim. Ne derim, ne anlatırım, ne söylerim bilmem. Kabuslar ve titremelerle çevrili bir dünyanın, kaçamak yaptığı anlarda saklı varlığım yalnızca. Bundandır haykırışlarım ya da ürpertiyle yakarışlarım. Şimdilerde kendi kabuğunda, kendini becermekle meşgul zihin taşlarım. Her gece, her gün ve dahi her an tekrarlanan bir şekilde devam etmekte. Yıkılmaya yüz tutmuş bir duvarla her gün bakışmak gibi. Çatlayan sıvaların arasında, her saniye yığılmak gibi bir şey bu. Bir şeylerden kaçıyorum bir şeylerden. Yer kalmadı sanki. Uzun zamandır yoktu gibi zaten. Hiddetli bir psikoz atağıyla her şeyi bir kenara bırakıp kaçıp gitmek vakti gibi zaman. Sahi gidecek yer kaldı mı ? Sanmıyorum. Ben esasen uzun zamandır sanmıyorum. Çayım buz gibi olmuş yenisini almaya niyetleneyim en iyisi. Aldım geldim. Hazır onu doldurmaya niyetlenmişken, iki tane de tütün sarayım bari dedim. Onu da yaptım evet. Prensiplerimden ödün vermediğim sürece, iyi bir insan olma yolunda emin adımlarla ilerleyebilirim, evet yapabilirim bunu. Her neyse, ne diyorduk en son ? Ben zaten hep en sonlarda bir şeyler söylerim. Tütünü beğenmedim bu sefer. Zaten tütün beğenilir mi yahu, peh. Bağlamdan çıkıyorum, zaten uzun zaman önce çıkmıştım. Şimdilerde konuların bütünlüğü hakkında çok fazla eleştiri geliyor. Zaten bugünlerde her şeye, her konuda çok eleştiri geliyor. Bakınız ben; son rüyalarımdan beri kendimi sıkça eleştiri yağmuruna tutuyorum. Öyle olacak ki düşünmeyi yasak etmiş bulunmaktayım uzun zamandır. Bundandır ki insanlığımdan yana pekala memnunum. Utana sakına her şeyden ilmek ilmek uzaklaşıyorum. Ne de olsa kendim beni bir eleştiri altında toparladı. Ondan geriye, ondan ileriye bir adım atmak bana haramdır. Sahi haramı helali kulp gibi önüme dizen kimdir ?
Dağın öteki ucu
Yayınlandı