Bence hepimiz köylere dönmek istiyoruz. Gereksiz hiç bir şey almaya gerek duymadığımız, dürüstçe güldüğümüz, kızdığımızda muhakkak bunu belirttiğimiz hatta kavga ettiğimiz zamanlara. Herkese olmuşmudur bilmiyorum ama köye, dağlara gitme isteği, (çocukluğumdan beri babama Trabzon'u, bu güzel toprakları bırakıp neden İstanbul'a geldiğini sorduğumu iyi anımsıyorum. ) hep bir yanımda oralara ait olduğumu hissettiğimi, dağları hayranlıkla izlediğimi, oralara gittiğimde sessizleştiğimi, nefesimi hissettiğimi anımsıyorum. Çocukça bir sevinç, düşündüğümde bile özgür umarsız bir vahşi olduğum garip bir duyguya kapılıyorum. Doğuya yaptığım bir kaç yolculukta da gördüğüm dağların Karadeniz'de ki gibi merak uyandıran,hayretlere düşüren farklı tarzları olduğunu düşünüyorum da, o sarp yükseklikler, sert acımasız güzellikler heykel gibi karşımda beni selamlıyorlardı. Fantastik filmler düşünür ancak bu şehirli. İçerisine karışmak, biraz sertleşmek, rengine bürünmek ve görünmez olmak istiyordum. Yukarılara bakıp büyülenmiş gibi kımıltısız onları izliyordum.

O dağların arasından her gün geçenler geçip gidiyorlarken, ben bu zerafeti ayakta alkışlıyordum. İçimden.

Kimse bilmiyordu o an neler olduğunu,

Gülünç bulunmak şimdilik uğraşmak istediğim en son şeydi. Nasılsa ben biliyordum ve şimdi birazda siz...