Duymak istediklerimiz söylendiğinde kabaran göğüsümüz bir yanılsamadır.
Attığın adımın hangi ayağınla başlaması gerektiğinin eleştirel bir dille aktarılması kadar yersiz.
Her adımının eğri olabileceği gibi aksi de mümkündür.
Sürekli taçlandırılmak hazza ulaştırmayacağı gibi uçurumlara da sürükleyebilir.
Fakat her zaman işin ehli olmak isteriz.
Bu istekle yanıp tutuşur ve daima doruklarda olmayı, dağın tepesinde bulunmayı düşleriz. Oysa fark etmemiz gereken bir şey var ki bu yükseklerdeki benlik için kuşkusuz ilerlemenin önündeki koca bir hendek olabilir.
Sürekli yetersizlik hissi, beraberinde çaba sarf edecek cürreti yok ettiği gibi gereksiz eminlik durumu da yavaş yavaş çürütebilecek kudrettedir.
Şüphe, insanı diri tutar ve sorular sorma isteği uyandırır. Peşindeki gizi çözümlemek için alternatifler ararken kafanın içindeki sandıkların kilitlerini zorlarsın. Kim bilir belki de her birimiz hunisini evde bırakıp yerine şapka takan dahiler kabilesindeniz. Ya da keşfedilmemiş deliler listesinden.