Her kelime kendi yükünün altında ezilir, ağırlığını sırtında taşır. Biz ise onları gelişigüzel kullanırız. Kelimeler neden var olduysa ve neye layıksa ona göre kullanmak mecburiyetindeyiz. Özlemek, sevmek, nefret etmek kelimelerinin içleri anlamları ile dolup taşmalı kullanmamız için. Sevda, aşk, sevgi gibi kelimelerin anlam tartışmaları da mevcut elbet ama şimdilik ben “sevda” kelimesinin üzerinde duracağım.
Sevda kelimesinin yitikleri, değerleri, hüznü, acısı olmadan o “sevda” olmaz ve bu yüzdendir ki vuslat sevdayı terk eder. Bunca gösterişli hissiyatın ardında kalan insan, kendisiyle kalır. Kaybettiği benliğiyle buluşur. Deli divane iken dinlemediği, unuttuğu benliği ile. Bir yandan bunca şey yaşanırken neredeydin diye sorgular, diğer yandan da oturup olan bitenlerin analizi yapmaya başlar. İnsanın kendisiyle olan sohbeti günleri, ayları devirir. Çoktan kabullenme, unutma ya da üzücü tabiriyle alışma evreleri yaşanmaktadır. Yaşananlar, düşünceler, hayaller, konuşmalar akıldan çıkmaz bu günlerde. Onunla yaşananlar, anılar tekrar onsuz denenir haftalarca. Ne kadar onsuz yaşanılır öğrenmeye çalışır insan. Haftalar birikir ay, aylar birikir yıl olur. Zaman zaman ağlar, sızlar ama gururuna yediremez onsuzluğa alışamadığını çünkü gurur insanın menfaatçi ve bencil tarafını yansıtır. Haklılık kaygısı. Onu özlemediğini, desteğine ihtiyacının olmadığını kendisine kanıtlaması gerekir. Çevresindeki herkes farkındadır yaranın ama hala kabullenmez yara olduğunu. Yine kendinde değildir çünkü. Egosuna, gururuna yenik düşer. Henüz kavuştuğu mantıklı benliğini çoktan geri göndermiştir, savunma mekanizması açık halde savaşır kendisiyle. Kendi hatalarının olması daha çok canını yakacaktır çünkü. Suçlu olduğunu bilmek en büyük cezadır ona. Kendiyle olan savaşında yorulur ve Hira'sına çekilir. Yaşadıklarını, sevdiklerini, en çok da kendisine yaptığı hataları düşünür. Kendisine yaptığı saygısızlığı fark etmesi çok geç olmaz. Kendini affetmesi, kendine küsmesi de bu süreçte olur. Kendi çıkarının gündemde olduğu bu durum, aşka mı yoksa sevdaya mı daha çok yakışır? Sevda bu hallere düşemeyecek kadar yücedir belli ki ya da ben öyle zannediyorum. Geri dönersek herkes hata yapar. Peki bu hata üzerine kendine küsmek sevdaya dahil mi?