Dumanlar, sevgililer, yataklar, vantilatörler, kalbimi sıkan bunaltı, arkada çalan Krobak'tan enfes bir parça, yan odadan gelen babamın öksürük sesi, enfes parça bitince arkasından çalan boktan parça, yan taraftan çıkabilecekken cama kafa atan sinekler, yere yatmış bana gözlerini diken kedi, sanki yokmuşçasına hareketsiz eşyalar, şarkıların arasındaki sessizlikte sigaranın yanma sesi, ağrı kesiciler, yok oluşun eşsizliğinin bekleyişi olduğunu cağırıştıran tüm şeylerin can sıkıntısı verdiğini anladığım dakikalar, telinin onarılıp çalınmasını bekleyen gitarım... Kitaplar ve aydınlanmalar. Hiçbir şeyin önemli olmadığını hatırlatırken bana, her zaman odamda duran bıçağımla bakıştım. İntihar etmek istediğim zaman elimin altında dursun diye aldığım bıçağımın yıllarca odamda durmasının ardından dostum olmuştu benim. Artık kesmiyordu beni. Çünkü elinde tutan bendim. Ve yaşamak kötü bir alışkanlık olmuş bende.