Bu yazımda daldan dala atlayarak düşüncelerimi ve analizlerimi paylaşmak istiyorum. Toplumdaki "gerçekçilik" ve "mutluluk" kavramlarıyla alakalı konuşalım. Öncelikle toplumumuzun bir kısmında vasata tamah etmeyi, enerji sömüren, üretmeyen negatifliği gerçekçilik sanma yanılgısı var. Bu gerçekçilik değildir. Gerçekçilik kabaca başımıza gelen olayların tümüdür, bu olaylar birey bazlı da olabilir toplumsal bazlı da. Tabii ki de gerçekçiliğin içerisinde negatiflik olmasın demiyorum, bahsettiğim "büyülü gerçekçilik" değil; kastettiğim başıma gelen olayları (gerçekliği) negatifliğe bel bağlamadan, doğru şekilde konumlandırmak. Çünkü bireylerde şu sıralar gerçekleri sadece negatif bir kavram gibi kanıksayıp onu düzeltmek için çaba göstermeme durumu yaygınlaştı. Peki, başlığımda belirttiğim gibi daldan dala atlayarak şimdi de mutluluktan bahsedeceğim.


Mutluluk aslında başımıza gelen olaylara (gerçeklere) bakış açımızla çok bağlantılı. Çünkü gerçekleri doğru şekilde konumlandırıp yorumlamalarımızı ona göre yaparsak hem kendimizi kandırmış olmayız hem de kendimizi suni beklentilere sokmamış oluruz. Çünkü beynimiz bizleri kandırmaya çok yatkın, beynimizin bize açtığı bu savaşa dur demek için başımıza gelen olayları doğru bir şekilde yorumlamaktan başka çaremiz yok. Peki, doğru yorumlamanın öneminden bahsettik; peki gerçekleri doğru bir şekilde yorumlamak için ne yapmamız gerekiyor?


Bu konuda çok ahkam kesmek istemiyorum ama doğru şekilde yorumlamanın bana göre en güzel yolu sorgulamaktan geçiyor, bu sorgulama sadece olayın nedenini değil nasılını da sorgulamaktan geçiyor. Yazımı bitirmek üzereyken şunu belirtmek istiyorum: Bu yazım kesinlikle mutluluk tarifi, nasıl mutlu oluruz, tarzında bir yazı değil. Sizlere naçizane bu konular hakkında kendi bakış açımı yansıtmak istedim sadece. (Mutluluk tavsiyesi değildir. :))