Derin bir sessizlik bu. Bilirsin. Nerede görsen bunun adı sen dersin. Kırılgan bir kız çocuğunu kilometrelerce uzaktan tanırsın. Karanlığa olan korkunç aşkına zaman fark etmeksizin eşlik edersin. Bazen yokmuş gibi davranıp kendini özletirsin. Yorgun yorgun bakarsın kimi zaman bıkkınlık oturur kirpiklerine. Bu defa bari yapmadır o bakışın adı. Bazen bir dizini hafif büküp solundaki görünmez duvara yaslanırsın. Kulağında çalan sessiz şarkı bir dans başlatır. Tek başıma dans ederim gözlerimi kapatıp. İşte o an tüm duvarlar kalkar. Ben ben olmaktan çıkarım. 3 adım sağa 5 adım istediğim yöne. Buraların en özgür ruhu kendi sazını çalar. Eller birbirini döver. İstemsiz bir tebessüm, kırmızı bir bakış. Eşlik edenler olur bazen ben orada olduklarını bilirim ama görmem çoğunu. Zamanında çok gördüm ama eski tadı kalmamıştı fark etmenin. Gözlerimi daha sıkı kapatırım. Şarkının sesine gürültü diyecekleri uzaklaştırmak için daha fazla açarım sesini. Ağaçlar demirlerin arkasına sığmaz olur. Dolar dolar taşar yeşil huzurlar. Kavaklar gökyüzüne ulaşır. Yaprakları ellerime düşer. Her adım başka bir mevsim. Rengarenk tüm hüzünler. Kelebekler kalabalık. Sayılar kenara oturmuş bizi seyrediyorlar kınayarak. Tatlı bir telaş yine. Mutlu olma heyecanı. En sevdiğim şehirlerdeyim sanki. Ne yapıyorsam sokaklar şenlensin diye yapıyorum. Kimden kaçıyorsam kendime koşuyorsun. Ayakkabılarımın ipi soyunuyor ve saygıyla geriye çekiliyorlar. Taşlar birbirini uyarıyor. Biri alıp diğerini diğerine veriyor ve her kitap aynı başlıyor ama farklı bitiyor. Hikayenin sonunda kahraman hep rüyadan uyanmış gibi yapıyor. Kameraya göz kırpıp imza selamını gönderiyor. Gülümsemeyi bilenlere...