Hayat her şeyiyle vuruyor darbesini. 

Benim heveslerimi hep kırdılar.

Yerle bir edilmiş arzularımı yitirişimi izlerken yüreğimde hep bir umut barındırmaya çalıştım.

Umut yoktu aziz.

Ben var ettim.

Çünkü benim umuttan başka var edebileceğim hiçbir şeyim yoktu.

Ama sonra umutlarımı da öldürdüler, umutlarım öldü; tutunamadım hiçbir dala, hiçbir insana. Yapayalnız kaldığım bu şehirde sessiz sessiz öldüm kimsesizliğimle. 

Ben melekken insanlar zalimdi.

Olmadı, yaşayamadım. 

Savaşım bitti kendi içimde.

Kendime hasret geçti günlerim.

İçimi kurtaramadım bunca hüznün, darbenin ve yaranın arasında. 

Yüreğime seslendim.

Bu dünyaya benzemiyor. 

Burası savaş meydanı. 

Bu dünya olamaz, böyle dünya olamaz dedim...

Kalkacak gücüm yok dedikçe tekme atıyor hayat.

Kalkacak gücüm yok, diyorum bir tekme, bir tekme daha, bir tekme...

Ah aziz... 

Yüreğim darmadağınık.

Peki ya ahımı almanın bedelini ödetmez mi hayat?

Neye rağmen yaşıyoruz?

Neye...

Ah hayat, büyük acılar yaşatıp küçücük mutluluklarla ayakta tutmaya çalışıyor bizi. 

Ki o küçücük mutluluklarım da yok artık.

Nefes bile işkence. 

Söylediğim her bir kelime yüreğime vuruyor, batıyor Allah'ım...

Her kelime...

Bak gecemden hüzün süzülüyor gökyüzüne.

Görmez misin?

Duymaz mısın...

Ne zaman gördün duydun...

Ben hep tek başıma öldüm.

Ben de onca şey yaşadım, onca şeyle boğuştum, neler oldu?

İnsanlığımı kaybetmemek için savaştım.

Yine yitirmedim kalbimi, insanlığımı.

O yitirmişler,

Nasıl bu denli yitirdiler? 

Nasıl bu denli zalim olabildiler?

Yaşananlardan kalanların hüznü duruyor içimde suskun suskun. 

Benim konuşmama da izin vermiyorlar ya.

Bir yıkılış sonrası sessizliği bu ya...

Azizim,

daha ne kadar dayanır yüreğim, bilmem.

Her yaşatılanın hesabı sorulur sorulmasına amma; bu heba oluşlara, bu ziyanlara, ölümlere çare bulunamaz ya.

Ona yanar en çok içim.

Bazen beni bırakın diye bağırmak istiyorum be azizim...

Olmuyor, çıkmıyor sesim...

Hayat umut ettiklerimiz gibi değil aziz, değil.

Bana, bu kadar iğrençlik içinde yaşa dediler be aziz.

Yaşayamayınca kızdılar...

Yaşamaya mahkûm ettiler, mecbur bıraktılar bu güçsüzlüğümün içinde...

Demek ki bu hayat hüzün, dert, keder hayatıymış.

Biz de mutluluk mu aradık o kadar?

Bilmiyorum aziz, bilmiyorum...