"Josef K. iftiraya uğramış olmalıydı çünkü hiçbir şey yapmadığı halde bir sabah tutuklandı." Bu cümleyle başlıyor Kafka'nın en önemli kitaplarından biri olan "Dava". Cümle o kadar tanıdık geliyor ki insanın ilgisini hemen çekiyor. Bu cümleden kitabın konusunun ne olduğu da hemen anlaşılıyor. Ben burada konudan ziyade kitaptan alıntılar da yaparak konunun güncelliğine değinmek istiyorum. Güncel konumuz malum yargı. Kafka'nın bu kitaptaki tespitlerini okuduğumda bana hiç ama hiç yabancı gelmedi çünkü günümüzde özellikle son yıllarda bunun canlı canlı örneklerini o kadar çok gördüm ki kitap sanki bugünleri anlatmış gibi. Mesela günümüzde hatta son yıllarda o kadar çok tutuklama yaşanıyor ki artık Kafka'nın dediği gibi "Bir iftiraya uğramış olmalı" gibi bir cümle kurma gereği bile duymuyoruz. Durum o kadar kabullenilmiş ki artık sadece başımıza veya bir tanıdığımızın başına geldiğinde kuruyoruz bu cümleyi. Ondan önce kurduğumuz cümleler genelde şöyle oluyor; "Bir suçu var ki tutuklandı" ya da "Suçsuzsa nasılsa çıkar". Bu cümleler bir "Hukuk Devleti" için çok tehlikeli cümleler. Aslında temel sorunun bağımsız ve tarafsız bir yargı olup olmama daha doğrusu bir "Hukuk Devleti" olup olmama sorunu olduğunu bir türlü anlayamıyoruz ve bunu dile bile getiremiyoruz. Çünkü dile getirdiğimizde Josef K.'nın durumuna düşmekten korkuyoruz. Sesimiz ancak başımız yandığında çıkıyor. Hatta bu korku öyle bir boyutta ki yargının üç önemli sacayağından biri olan savunmanın yani avukatların temsilcisi, sesi olan barolar bile ülkemizde yaşananlara seslerini ancak kendi yapılarıyla ilgili bir değişiklik gündeme geldiğinde çıkarmaya başladılar. Oysa ki ilk günden beri susmaması gereken barolar olmalıydı. Baroların sesini çıkaramadığı bir yerde sıradan bir vatandaş nasıl ses çıkarabilsin ki.
Ve ses çıkarmadığımız için de hukuk sistemimiz giderek aşağılara doğru gitmeye devam ediyor.
Hukuk sistemimiz nasıl diye sorsam Kafka şöyle cevap veriyor kitabında;
"Bizim hukuk sistemimiz, doğal olarak insanları hem suçsuz yere, hem de yasadan habersiz olarak mahkum ediyor."
Bu cevap bizim hukuk sistemimizi çok güzel özetliyor.
Yine ülkemizde adalet ne durumda diye soruyorum, Kafka kitabında şu cevabı veriyor; "Bir sürü boş şey arasında adalet kaybolup gidiyor! Ortada hiçbir şey yokken, mahkeme suç yaratıyor". Böylece adaletin olmadığını da çok güzel belirtmiş oluyor bizim için.
Yine Kafka'ya yargıçlar nasıl karar veriyor diye soruyorum; "Burada tüm yargıçları yan yana çizsem ve siz kendinizi şu tuvalin önünde savunsanız, kesinlikle mahkemedekinden daha çok başarılı olursunuz." diye bizim yargıçların savunmaya bakış açısını çok güzel tarif ederek cevap veriyor.
Son olarak Kafka'ya yargımızın son yıllarının özetini soruyorum ve şu cevabı alıyorum; "Hiç kuşkunuz olmasın beyler, dolayısıyla da benden söz etmek gerekirse tutuklanmamın ve bugün maruz kaldığım sorgulamanın ardında büyük bir örgüt bulunmaktadır. Yalnızca rüşvetçi gözcüleri, polis şeflerini ve budala sorgu yargıçlarını kullanmakla kalmayıp, ayrıca kendileriyle birlikte çok sayıda uşak, yazman, polis ve diğer ilgililerle, hatta söylemekten çekinmiyorum, belki de işkencecilerle birlikte yüksek yargıçları da içeren bir örgüt. Şimdi beyler bu örgütün anlamı ne olabilir? Bunun anlamı, suçsuzları tutuklayıp haklarında durup dururken ve benim durumumda olduğu gibi, çoğunlukla sonuçsuz kalan davalar açmak."
Ülkemizin, son yıllardaki yargının hâlini herhalde bu cümlelerden daha iyi anlatmak mümkün olmazdı. Kafka adeta yıllar öncesinden bugünleri mi görmüş? Aslında bunun için müneccim olmaya gerek yok. Eğer her türlü etkiden uzak, bağımsız ve tarafsız bir yargınız yoksa bugünkü gibi adaletsiz bir durumun ortaya çıkması zaten kaçınılmazdır. Bizim sorunumuz yargının bağımsız ve tarafsız olmaması da değil bundan daha büyük, çünkü biz hâlâ yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiğine ikna olmuş değiliz. Ancak başımıza bir şey geldiğinde bunun farkına varıyoruz. Ne diyelim umarım bizim de birgün "Bağımsız ve tarafsız bir yargımız" olur.