Değersizlik, bizimle var olan bir his midir yoksa varoluşumuza sonradan mı eşlik etmiştir? Bir süredir bunu sorguluyorum. Ben bu hissiyatın el birliğiyle oluşturulduğu kanaatine vardım. Tek bir insanın bu hissi ortaya çıkarabileceğine inanmıyorum. Kanımca, çocukluktan atılmaya başlanıyor temeli. Mutsuz ve memnuniyetsiz ebeveynler, yalnız ve sevgisiz büyüyen çocukların mimarı oluyorlar ve bu çocukların birçoğu bir yerden sonra kendilerine ebeveynlerinin gözünden bakmaya başlıyorlar. Sonrası mı? Sonrası kendini bulmadan kaybeden, kendi kendine hiçbir zaman yetemeyen, mutluluğu kendisine yakıştıramayan insanlardan ibaret. Kimi çocukluğunun mimarlarına benzer kişileri alıyor hayatına canının yanması pahasına, kimi kendini sevebilme umuduyla yaşıyor. Bu öyle bir umut ki çaresizlikle harmanlanmış, "Umut mavidir" sözüne meydan okuyup umudun bazen siyaha yakın bir gri olabileceğini öğretmiştir kimimize. Tabii, hangimiz umudu böyle öğrenmek isterdik, orası meçhul… Böyle durumlarda bana kalırsa iki seçenek vardır; ya rengine aldırmadan o umuda sımsıkı sarılıp "Ben de varım hayat, içimde ehlileştirmekte zorlandığım değersizliği, hüznü kendim dindirecek kadar varım hatta" diyebilmek için uğraşmak, ya da karanlık da olsa o umudun yitip gitmesine seyirci kalmak, o karanlığa sebep olanların tarafına geçip sadece umudu değil kendini de o karanlığa mahkum etmek... Sanırım bu, insanın kendinden ne denli vazgeçtiğinin göstergesidir. Kimimiz de o karanlığa sonradan değil de doğuştan sahip olabiliyoruz, içinde açabiliyoruz gözlerimizi. Bana kalırsa bu, en zorudur. Umudun varlığından haberdar olmayan nasıl çıksın o karanlıktan? Nasıl bulsun kendisini? Varlığından bihaber olduğu sevgiyi nereden bilsin? Aslında en başından beri umudun o karanlıkta olmadığının, aslında kendisinde olduğunun nasıl farkına varsın? Evet, umut en başından beri bizimle. Rengine karar veren de biziz, kendimizle aramıza set örmemizi sağlayan, değersizliği, sevgisizliği bize aşılayan insanların eseri olan karanlığa kendimizi mahkum eden de… Çoğu zaman yenik düşüyoruz hayata. Ansızın kararabiliyor dünyamız. Önemli olan etrafı aydınlatacak olanın, tekrar ayağa kalkmamızı sağlayacak olan tek bir kişinin varlığını unutmamak, kendimizin. Zor olduğunu biliyorum ama başka çare olmadığının da farkındayım. Aydınlıkta olduğumuz, içimizdeki umudun varlığını en umutsuz anlarda bile hatırlayıp karanlığa karşı savaşacağımız anların daha çok olması dileğiyle...