ben önceden de böyleydim ya. her zaman acıyla dolu, her zaman öfkeliydim hayata karşı. bilmiyorum, sevgisizliğin belirtilerini hissettiğimdendir belki. hayatın acımasızlığını, zulümleri gördükçe daha da öfkeleniyorum. ben kendimden kaçamıyorum, her daim içimde oluşan hüzün beni olmayacak zamanlarda yakalıyor. bu zamana kadar bir sürü şiir yazdım ama bir anlama gelmiyor ki... hiçbir şey değişmiyor, ben böylece hayatın akışında kendimi yine hüzünlü, acı dolu hissediyorum. imtihan dünyasında çok çabalıyorum, bu çabaların boşa gitmesi veya bu dünya için çabalayacak olmam beni çok üzüyor. nihayetinde boşa yaşamış gibi oluyoruz. bilmiyorum, anlamsız bir şeyler kafamda dönüyor. neler yazdığımı bilmiyorum. ellerim titriyor. kendimi gerçekten hiç ama hiç iyi hissetmiyorum. mutluymuş gibi izlenim vermek de hoşuma gitmiyor. acılarımı haykırmak istiyorum fakat sonrasında beni yakalayan utançtan dolayı ölesim geliyor. neden ince detayları anlamam gerekiyor ki? ince ruhlu olmak daha zorluyor zihnimi. ben, ben olmaktan sıkılıyorum zaman geçtikçe. yıkıyorum, yıkılmamaya çalışıyorum... elimden gelen bir şey yok ki. düşüncelerimi durduramıyorum.