Büyümek her zaman değişimi getiriyor. Büyüyorsun ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Sen de öyle. Eskiden sevdiğin şeyler değişiyor. Eskiden istediğin şeyleri şu an istemiyorsun. Eskiden olmaz dediğin şeylere artık olur diyebiliyorsun. Hayal kuramıyorsun. Ya da kursan bile ayakları yere basan, temkinli hayaller kuruyorsun. İçini kıpır kıpır edemiyor hiçbir şey. Bir şey için heveslendiğinde içi parlayan gözlerin artık yorgun bakıyor.
Bir tarafın daha yolun başındasın, yeni başlıyoruz diyor. Bir yanın bitsin diye günleri, saatleri sayıyor. Öyle yorgun. Başına gelen zorluklarda pozitif bakabilen tarafın türlü komplo teorileri üretmeye başlıyor. Ya da ne olacaksa olsun, en fazla ne olabilir ki diyor. Zaten dipte olduğunu düşünüyor, çaresizliği en derinlerinde hissedip kabul ederek. Bu ikilemler içerisinde yaşamaya çalışıyorsun. Bir şeylerden keyif almaya çalışırken içinde aklı başında bir ses sana gerçekleri fısıldıyor sürekli. Tadını kaçırıyor, aklını başına getiriyor sanıyorsun. Öyle bir ikilem ki hangisi doğru bilemiyorsun ve düşünüp karar verebilecek gücü de kendin de bulamıyorsun. Hayatın sert esen bir rüzgarmış da seni bir yaprak gibi oradan oraya savuruyor. Sen sesini çıkarmıyorsun, müdahale etmiyorsun. Yalnızca izliyorsun ve denebilirse yaşıyorsun.
İnsan hayatında belli dönemlerde değişir ve dönüşür. Bu dönüm noktaları; bazen çok keskin ve bir olay merkezli olur, bazen de kişi rutinin içinde yaşayıp giderken usul usul gerçekleştirir kendisini. Ama insan her zaman dönüşür. O ya da bu şekilde kendisinin bambaşka versiyonlarıyla karşılaşır. Bazen bile isteye değişir, bazen kendiliğinden olur bu değişim. İnsan o an anlamaz ama bazen değişime gösterilen direnç de bir değişimdir. Birkaç adım geriye çıkıp baktığında görür ki artık bambaşka biri. Hayata, kendisine çok farklı bakıyor ve görüyor.
Değişim şarttır. Ve de kaçınılmaz. Yaşarken zor gibi görünse de, her değişim olması gerektiği için olur. Bu yüzden de hep en iyisi olmuş olur. Her değişim ve dönüşüm önünde sonunda iyiyi getirir. Olması gerektiği için, olması gerektiği yerde ve zamanda. Ama insan, yapısı gereği acelecidir.. Ne istiyorsa hemen olsun ister. Ya da ne olmasın istiyorsa hemen olmayı bıraksın. Kişinin iradesi yadsınamaz ölçüde mühimdir, evet. Ama olan her şeyin de muhakkak bir sebebi var. Ne yaşıyorsak, yaşamamız gerektiğinden. Her deneyim edinmemiz gerektiğinden. Bazen tekrar tekrar yapalım, yaşayalım diye. Bazen de bir daha asla yapmamamız gerektiğini öğrenelim diye. Çok kaderci bir yerden yaklaşmak da doğru değil. İrade çok önemli ve kilit bir nokta bu anlamda. Yaptıklarımız, yaşadıklarımız büyük ölçüde bizim kendi seçimlerimiz tabii. Ama irade dışı gerçekleşen olaylardan edinmemiz gerekenleri, bizi nasıl değiştirip dönüştürdüğünü ara ara düşünüp irdelemekte fayda var.
Bana soracak olursanız, insan içini kıpır kıpır eden düşüncelerin ve hayallerin olmadığı yerde kalmamalı. Bakınca gözlerinin içi gülmediği insanlarla olmamalı. Ve umulur ki bunu çok kısa zamanda fark etmeli. Tabii şimdi siz diyeceksiniz ki; ya bulamıyorsa içini kıpır kıpır eden, gözlerinin içini güldüren o yeri ve insanları? O zaman ne yapmalı? Aramalı sevgili okur. Takati son bulana kadar aramalı. Hayat zaten madem bir arayış ve sonsuz bir değişim süreci. Her zaman en iyi hissettireni, en gerçeğini aramalı. Hem insan neyi ararsa, en nihayetinde onu bulmaz mı? Yani umuyorum ki öyledir. Kendisi için iyilik ve güzellik ararken kimseyi kırıp dökmek istemeyen herkesin aradığı bütün güzellikler yollarına çıksın umarım. Bütün değişimler, bize önce öz sevgiyi getirsin ve hayatı, yaşamayı daha çok sevdirsin. Öyle güzel değişelim ve dönüşelim ki; büyümek ve yaş almak bize çocukluğumuzu özletmesin. Sevgiyle kalın…