Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyulayı da er geç silecektir,
Rahmetle anılmak ebediyet budur amma,
Sessiz yaşadım kim beni nereden bilecektir
Mehmet Akif Ersoy – Safahat
Köşeleri olan milyonlarca insanın arasından yürümek çok zor. Bedenlerini, fikirlerini, bana uyuşmazlıklarını hissediyorum ruhumun her yerinde. Aralarında saklanıyorum çoğu zaman, kendimi onlardan biri sayıyorum. Kendimle geçirdiğim vakitlerimde sorguya çekiyorum kendimi, bir polisin suçluyu sorguya çekmesi gibi. Ben mi anlamıyorum onları yoksa onlar mı benim bu köşesiz halimi. Suçlu muyum sahiden? Fikirlerimle tamah mı ediyorum. Sevmek istiyorum onlar gibi sevilmek istiyorum. Kimseyi dışlamıyorum, kötü davranmıyorum, kınamıyorum diye mi dalga geçiyorlar benimle yoksa. Bu devrin insanı olmadığımı bu yüzden mi duyuyorum?
Balat'ın taş sokaklarında yürürken turist gözlerinden kaçırıyorum gözlerimi. Aman bana soru sorarlar konuşmak zorunda kalırsam eğer farklı olduğumu anlamasınlar diye. Her gözden herkesten alabildiğine kaçıyor bedenim. Çoğu zaman kendinden bile. Korkuyorum kendimden. Delirdim mi acaba? Sahi çocukken derlerdi anama senin bu oğlan iyi değil diye. İyi değil miydim gerçekten yoksa mahallenin dilinde anamın adı olduğu için mi bu damgayı yemiştim çocuk yaşımda. Hiç arkadaşım olmadı benim. Mustafa hariç. Herkes onun hayal olduğunu, öyle birinin yaşamadığını söyler, oysa Mustafa gerçek bir ben bilirim. Benimle gezer sabah ezanından itibaren ezbere bildiğimiz Balat sokaklarını. Cafcaflı dükkanların açılışını izler sohbet ederiz. Hiç yemek içmez, bazı zamanlar yürümekten sıkıldığını söyler, o da beni bırakıp gidecek diye korkarım. Çocukken kimse benimle oynamazdı, Mustafa'yla konuştuğum için. Bazı çocuklar korkardı benden hiç anlamam neden.
Şimdilerde kırklarımın sonundayım. Ne anam var ne babam. Bir kaldık Mustafa'yla eski evde. Mustafa çok zekidir. Bana o öğrettiydi okumayı yazmayı. O çok sever Orhan Kemal'i, Kemal Tahir'i, Oğuz Atay'ı. Bende sevdim sayesinde. Bazı kış gecelerinde battaniyenin altında okurum ezbere bildiğim Oğuz Atay satırlarını. Onu daha iyi anlamak için. Gerçi başka çarem de yok. Isınmak için param yok ama kitaplarım var. İnsanlar bana bu yüzden de deli derler. Kitap insan mı ısıtırmış. Beni ısıtıyor, Mustafa'yı da öyle. Hayal ediyorum kendimi o kitapta kahraman olarak. Ne güzel olurdu bir kitapta kahraman olmak. Gerçi kim beni neden kahraman yapsın diye düşünmüyor da değilim. Kahramanlar yakışıklı, iyi giyimli, zengin ve güçlü olurlar. Bende bunların hiç biri yoktur. Mahallelinin eskilerini giyerim. Çoğu zaman bol gelir üstüme, emanet olduğu bellidir. Her sene verirler sağ olsunlar. Bir de hava atarlar birbirlerine en az bir hafta düşmez dillerinden bana verdikleri kıyafetler, yiyecekler. Sahi demiş miydim? acaba onlar mı deli yoksa ben mi?
Şimdilerde bedenim çok hasta, Mustafa da artık pek gelmiyor ziyaretime. İşleri varmış bir gün tekrar buluşacakmışız. Belki veda zamanım gelmiştir bu dünyaya, en azından öyle hissediyor bedenim. Ben öldükten sonra komşular belki kokuyu fark ederek bulurlar beni ama hiç istemem bulsunlar. Bu eski evde kitaplarımla ölmek niyetim. Mustafa gelir belki diye ona bir mektup yazdım az önce. Vasiyetimdir. Hep bırakırlardı, özenirdim. Şimdiye kısmetmiş. Teşekkür ettim ona beni hiç yalnız bırakmadığı için. Son satırlarımı da size yazıyorum. Belki bir okuyan olur diye. Gerçi ben bir yazar değilim size bir hikayeden bir kahraman anlatamıyorum ama belki kahraman olmak istemeyenler vardır aranızda.
Beni bir ben bir Mustafa bildi bu hayatta. Kimliksiz bir deli olarak geldim dünyaya, hiç kızmadım Allah'a, kaderim buymuş dedim yaşadım. Giderken kendimden bir şey bırakmak istedim. Komşular çöpe atmazsa okunsun çok isterim. Hayatımı bir deli olarak yaşadım ve bir deli olarak ölüyorum. Kimseyi kırmadım, kızmadım, haset etmedim. Kimseyi düşkün görmedim, aşağılamadım. O gün karnım doyduysa şükrettim, doymadıysa Mustafa'yla sohbet ederek açlığımı unuttum. Oysa tüm yaşamım boyunca insanlar ve onların gurur duydukları köşelerinden kaçtım. Bağırdılar, aşağıladılar, dövdüler, alay ettiler benimle. Kimse anlamadı benden içeri bir ben vardı da saklandı tüm yaşam boyu. Şimdi okudunuz hikayemi ve ben yokum artık bu dünyada. Ne ben kaldı bende ne de benden içeri. Gerçek deli ben miydim, koca aylak gezen dünyada, yoksa onlar mı kendilerini inandırdıkları düya'ya?
.
.
/Şiir alıntı olarak giriş için kullanılmış olup hikayeyle doğrudan bir bağlantısı bulunmamaktadır./