kasıklarından başlayıp, göbeğine
ve memelerine, bahar gelmiş boynuna,
dudaklarına ve ansızın diline konan ateş
ateş ateş ateş
ateş etme!
gitme
beni bunca saç telinin arasında
yalnız bırakıp
gitme
hani o yatakta
hani o şehirde
hani o yıl, o iklim, o sahne
sahte araba, gerçek aşk, bana göre kalçan
binlerce kelime bıraktın içime
binlerce kelime ile seviştik
ama ben tek bir kelime
tek bir anı enjekte ettim derime
son son son
bu son sigaram diyorum
bu son haşhaş
bu son şeker
bu son hayal
bu son gözlerin
fotoğraf makineme poz verir gibi gözlerin
ve motoruma binecek gibi kalçan
ve son dansımızda kırmızı eteğin içinde
mezar taşımda hangi sembol, biliyorsun
seni hala sevdiğimi biliyorsun, yaz-ma
kızma bana, anlayamasan da sana neden
hala aşık olduğumu,
kızma bana elleri ufacık kızım
her şeyin olabilecekken hiçbir şeye
dönüştüğüm için...
ama biz kuru topraktan gelenler biraz
böyleyiz, /deli-mavi-unutkan/
deniz ol sen şimdi
yeşiline ışık kat gene
anneliğini kutsa kutsayabildiğin kadar
zekana, bilgeliğine, sabrına
tüm hayal dünyam hayran
ah kızım! ah sevgilim! ah kadın!
seviştik çok aşk oldu, şimdi
fişi çekmeden
son soru ve arkasından yedi mermi
yutacağım
/yüz yıldır oruçtaydım/
-gene ağzından su içebilir miyim?
/asla/asla/asla/