yeni bir sabaha uyanmak gibi

güneş vuruyor camdan içeri.

gecenin soğuğunu unutmanın mutluluğu,

ışıklar yer değiştirirken olabileceklerin endişesi...

asayişi sağlayamadığım muallak durum içinde

her an kayış koparmaya daha da yanaşan bi'zihin.


elmayı ısırmışım gibi hissediyorum,

tanrının şefkatine denk gelmişim

affedilmiş bir suçluyum, ve de kaybolmuş bir sürgün.

firdevsin hiç bilmediğim taraflarında dolaşıyorum.

içimde biri konuşuyor; kayıbım ama cennetteyim,

yavaşça fark ediyorum, bu fikrim cehennemim.


bir deli bir zırdeli bir de ben köşebaşında,

oturmuş çayımızı içiyoruz bu son soğuğun akşamında.

keyif almadığım tek yudum varsa ne olayım...

ettiğimiz muhabbetin en koyu noktasında,

tanıdığım yüzler gördüm sokağımızın ortasında.

"ne işin var bu saatte burda, hem de böyle yalnız başına?"


beyazı en çok yaz günü yağan karda severdi,

bu ilkokul önlüğüne hiç uymamış.

uysaydı bile bu arkadaşa yakışmamış.

kırılmış aynası, ibretlik savunması 

güzel olmasına güzelmiş, hatta farklı tadı varmış

mazur görün istiyormuş, henüz gözü alışmamış.