İster dört nala ister usul usul var kendi kıyılarına. 

Beklemek, çocukluğunu rutubetli evlerde koşturmak gibi. 

Vurulmaya giden yaralı at, kanadı kırık üveyik,

Ha senin beni anlayışın ha hendeği atlayan deve. 

Huzursuz bir serseri kafamın içinde...

Boşa harcanmış gün batımı, yürüyen bir ağaç, 

Zemherinin ortasında bekleyen güneştir kapımda,

Şubat ve haziran peş peşe, durma! kaç.

Deliriyorum, kendi çapımda.