"Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?"

Mevlana Celaleddin Rumi


Demedin.

Rumi'nin dediği hiçbir şeyi bana demedin.

Oraya gitme demedin, kimse demedi. Gidebilecek bir yer için pek çok yere gittim ama kök salabileceğim o yere de ben gidemedim. Ve orayı da oranın neresi olduğunu da asla bilemedim.

Beni yalnızca senin tanıyabileceğini demedin. Ben bile kendimi tanımazken, artık kendime bile sadece bir yabancı iken beni tanıyamayacağını sana diyemedim.

Yokluk yurdundaki hayat çeşmesinin sen olduğunu sen bana demedin. Sen bile kendinin kim olduğunu, ne istediğini bilmezken bana hayatın nerede olduğunu gösteremedin. Ancak ben seni gördüğümde bildim. Bir merdivenden çıkarken ardına bakıp beni gördüğünde ben bilemedim. Orphehus'un Eurydike'yi yerin üç kat altında bıraktığını bilemedim.

Bir gün kızdım, çok kızdım. Ama bu sana olan bir kızgınlık değildi. Kızdım, her şeyi altüst edip gittim. Yüz bin yıllık yere gitmeyi kurtuluşum, özgürlüğüm sandım. Beni yerin üç kat altında bıraktığında göremediğimi gördüm. Dönüp kavuşacağım yerin sen olduğunu bildim. Seni görürken gördüğümün ben olduğunu bildim.

Görünene razı değildim. Görünene sen razı olup gitmek istediğinde senin için görüneni nasıl da değiştirdiğimi çok sonra anladım. Eski masallardan kalan otağları seni görmemle yıkarken senin de bir otağ kurduğunu göremedim. Süslediğin o hayalin otağını sana varamadan yıkacaklarını da demedin.

Sen bir deniz değildin. Sen denize varan bir nehirdin. Bin topraktan can alıp Karadeniz'e varanın sen olduğunu bilemedim. Denizden de sudan da korkan bir balık olarak kuru yerlere, bozkıra gitmeyi seçtim. Seni gördüğüm hiçbir gün duru denizimin sen olduğunu demedin. Hırçın ve konuk sevmeyen o denize dökülen senin beni denize geri döndürebileceğini demedin.

Kuşlar gibi tuzağa gitmememi, beni vuracaklarını demedin. Benim uçmamı sağlayacağını, kolum kanadım olacağını ve bu kez şehr-i İstanbul'un beni sinesine basacağını demedin. Her seferinde beni evimden kovan Galata Kulesi'nin Kız Kulesi'ne yeniden aşık olacağını da demedin.

Yolumu kestiler, yolumu bir cehenneme çevirdiler diyemedim. Hayallerimden de senden de beni soğuttular demeyi beceremedim. Yolumu yolundan ayıracaklarını, kaderin artık bizi bir başımıza bırakacaklarını demedin.

Ateşin sen olduğunu da beni ölümden uyandırıp sıcağa yaklaştıracağını da demedin. Bizi ilk günden birbirimize bağlayan o kırmızı ipin alev aldığını demedin. 

Türlü şeyler söylediler bana. Bana onların söyleyeceklerini demedin. Kötü huylar edinmemden çekindiğini dedin de kötü huylar edindiğini demedin. Ölmezlik kaynağından yedi kat aşağıya düşüp ölümsüzlüğü kaybedeceğimi dedin de etrafımı senin için yıkarım, senin için senin yolunda yanıp yeniden doğarım demedin.

Söyle, bunlardan birini bile bana demeyi düşünmedin mi?