Bir gebe kısrak gibi biriktirdiği tüm hırçınlıkla

Üzerime titriyor kanlı meydan

Zindanıma boşaltıyor bütün öfkesini Zühre'm

Bulutundan yangınlar yağdıran!

Alevleri bunaltıyor güzümü, dağlar

Alçaklarımı korkutuyor

Islık çalıyor şenliğim, acılarımın başı dönüyor

Meydan, alacalı renklerle boyuyor çelik atölyemi

Kömür kokusu gözlerimi kamaştırıyor, rüzgâr

Sevdiğimin saçlarını dalgalandırıyor koynumda

Sevdiğim; kavgamın ışıldayan rengi!

Saçları yegâne güzelliği bırakıyor gürültünün göbeğine

Sesler yükseliyor duvarlarımdan

Sesler, yıkıyor duvarlarımı


Meydan, hilelerini doğrultuyor sancıyan göğsüme

Bir ağrı, tüm kasvetiyle üzerine işliyor gecemin

Paslanmış nallar, kara postallarla eziyor sancaklarımı

Sırtımda üreyen her yara için bir buyruk neşrediyor kitabıma

Her yara için ihtilâller türetiyor

Kanlı meydan!


Ateş, kızlarını salıyor vatanıma

Ateşin mavi gözleri var, fettan

Kesilmiş ağızları, ahraz

Sözleri demirlerken şubatlarıma

Meydan, beni çocukça oyununa buyur ediyor

Ona icabet etmek, ya! Ne büyük nimet!

Gadrıyla dokunuyor beşiklerime

Beşiklerim, kütlelerle diziliyor çıvgın devrine

Komitalar talan ediyorlar pazar yerlerimi

Kan sıçrıyor ölümün çakal bakışlı zannından

Ölüm, tüm ahularına meylediyor aşkın

Mezar, o ne lüzumsuz bir ülke!


Meydan bana günahkârlar armağan ediyor

Günahkârlar!

Fırtınayı doğuracak sapanlar tutuyor bilekleri

Flüt çalıyorlar, pisanki çiziyorlar karanlıkta

Neftî boyunlarına kara çaputlar bağlıyorlar

Kibir deryaları tüm vatanımı kuşatıyor

Çorak topraklarıma varıyorlar

Meydan, tuz bulutlarından yağmurlar ısmarlıyor sabahıma

Her yanılgı için bir buyruk, her yanılgı için

Neşrediyor kitabıma

Bir buyruk ki her biri bana yenilgi tattırıyor geceleri


Ateşin kızları, binlerce sarnıcımı taşırıyor bağırışlarla

Zürriyetin yüzyıllık yükünü bırakıyorlar omzuma

Oğullarıma!

Miskin oğullarıma kalıyor yarınlar

Ulusumun kaderle düellosu çınlatıyor kulaklarımı

Neşet atölyemde cinlerle vuruşuyor oğullarım

Bir heyula kapıveriyor zihinlerini

Korku, aman diletmiyor bileklerine

Korku, ne korkunç bir marştır o!

Kuru avlularından evlerine bağlılık tüketiyor günlerini

Çünkü meydan, o, en hain uykularının mezarı şarkın

Çünkü meydan arzuluyor, arzulayan ışığımın neşesini


Yeminim!

Duvarları aşamıyor ezgileri

Gayrı figândan yankılanmıyor nefesim

Tepinen taylarıyla meydan, okuyor çarmıhımı

Niyetimden peydah oluyor çağıma

Havsalamdaki miras, o deli kükreyiş

Ve her gece koynuma saldığı bâkir cinleri

Yüzyıllık gözyaşlarım doluyor garbın kuşağına

Çağım! Ne tür bir hatip soyundan muzdaribim?

Neden peşimde bilenmiş yurdun bütün aksak töreleri?

Bana hangi devirden kalmış bu öfke, yasak direnişler?

Yasalar, yani bana vadedilen ihtiyar yalan!

Hangi günahın arzu ettiği merhaledir o miting geçişleri?

Koynumda çırpılarla doğrulursam

Doğrulursam ufka yönelip bir çınar gibi

Devrilmemek için kök salacağım toprağıma

Devrilmemek için tüm aşkî arzularla direteceğim geçmişimi


Bırakmıyorlar!

Bırakmıyorlar ki avuçlarımdan kana kana içsin evlatlarım

Bırakmıyorlar ki çoban doğuracak olan o gebeyi

Kutsanmış oğlu, dilinde faslı hitap

Kitabında merhem, yavuz bakışlarıyla

Ulusuna seslensin, seslensin de ayaklarında serçe adımları

Elinde tahta kılıcıyla o toy kale!

Çağıma güneşler doğuran bir devrim türetsin

Şarkılarını çalsın göğüme, küttâbıma iklimler lütfetsin

Topuklarıma uzansın gayrı beyaz ipek harmanisi...