Yazdıklarımda neyi kastettiğimi insanlara açıklama ihtiyacı duymaya başlamamdan anlıyorum değiştiğimi.


Eskiden "Kim ne anlarsa anlasın!" diyerek kaşlarını çatan, küçük, naif kalbimi bazen alıp başını gitmek için eşyalarını toparlarken buluyorum. Dur be kızım, nereye gidiyorsun, kapıyı çarpıp gitsen dönüp çıkardığın gürültüden mahcup olmayacaksın sanki. Şu an, ölmeden dönmemeye yemin içmiş bir asker gibi gidiyorsun, git; uğruna evini terk ettiğin dünyanın senin cesedini siyah botlarıyla ezip yoluna bakacağını sen de biliyorsun. Nihayetinde varacağın yer, kenarından poşet çay ipi sarkan şu kupanın sıcak kolları. Nereye gidersen git kahve içmeyi sevmeyeceksin, şemsiyeni hangi yağmura açarsan aç yine dibine kadar çamura batmış hissedeceksin, hangi yüzlere güleceksen gül, aynaya bakmaktan kaçacaksın. Tıpkı şu an benden kaçmaya çalıştığın gibi. İstediğin kadar yükselebilirsin, ayağından uzanan uçurtma ipin hep bir bağ olacak yeryüzüne.


Yine de biliyor musun, bakma gidemeyesin diye kendimi bin türlü şekle soktuğuma; seni durdurmaya gücümün yetmemesini çok isterim. Çünkü ben hep, giderken arkama dönüp baktığımda bana kalmamı bağıran birilerinin olmadığını görürsem ve yıkılıp gidemezsem diye korktum, bu yüzden çıkarken anahtarlarımı da yanıma aldım. Yani hiçbir zaman dönmemek üzere gidemedim bu evden. Sen benim gibi olma, insanların varlığından da yokluğundan da korkma. Hatta mümkünse gittiğin yerde bir kedi al kendine, kapıyı her açtığında ayaklarına dolansın, geri dönmek için gerçek bir bahanen olsun bu sefer. Ben, ya bir gün kaçarsa, beni bırakıp giderse diye bir kediye bile ev olamadım. Kendime nasıl olabilirdim ki?


O yüzden, kızım, gideceksen bir daha geri gelme. Değişeceksen eski hâlini özleme. Yazdıklarını silme. Gittiğin yerde yağmur yağarsa şemsiyeni açma bu kez, bırak bir kere de gökyüzü yıkasın seni. Çayı annenin sana gösterdiği gibi demlemeye başla. Ya bütün aynaları kaldır at ve kimsenin yüzüne gülme ya da bütün insanları kaldır at ve sadece aynadakine gül. Çünkü ben ikisinin tam ortasında bir ömür geçirdim. Çünkü şu an olduğum kişiye değil insanlar, aynalar bile gülmüyor. Yani eğer gideceksen öylesine gitme, ipi kopmamış hiçbir uçurtma gerçekten uçamaz çünkü.


Ama gitme. Ben kalpsiz nasıl yaşanır bilmiyorum. Bırak şu çantanı, mantonu çıkar. Bak, hem çay da demledim sıcak sıcak, oturalım dertleşelim. Dışarıda kalbi olmadan yaşayan koca bir kalabalık var, biz onlara benzemeyelim.