Demokrasi, insan topluluklarının kendi kendini yönetmesidir. İnsan toplulukları içlerinden kendilerini yönetmek maksadıyla bir namzet grubu oluşturur. Bu grup içinden kim ki o topluluğun çoğunluğunu etkisi altına alabilmeyi başarabilmişse, bulunduğu topluluğun idâre yetkisini eline alacak kişi olur. Seçim sandığında hangi kişi ezici bir oy üstünlüğüne sahip ise, o kişi bulunduğu topluma egemen olmaya hak kazanmış demektir. Yani akıllı, bilgili ve deneyimli insanları değil, oy çoğunluğuna sahip olan insanları başa geçirir. Oransal olarak iktidarın muhalefete %50,1'e %49,9 üstün gelmesidir. Bu sistemde, başa geçirilen kişi câhil, deneyimsiz, ahmak ve hâin olsa bile bulunduğu topluma kendini muhteşem bir insanmış gibi lanse edip rahatlıkla iktidarı eline alabilir. "Demokrat sistemlerin en büyük kusuru istidat, zekâ ve kalite yerine kalabalığı koymasıdır."(1)  Bunun sonucu ise dâima felâkettir. "Çoğunluk bir insanı bilge yapamadığı gibi, aptal da yapamıyor, rastgele davranmakla yetiniyor."(2) Halk toplulukları câhildir. Bir toplumu meydana getiren insanların çoğu câhil ve bilgisiz kişiliklerden oluşmaktadır. Bunun içindir ki, toplumun çoğunluğunun kabul ettiği hezeyanların doğru olmaması yüksek bir olasılıktır. Fakat bu sistemlerde çoğunluğun kabul ettiği bir fikriyat, o çoğunluğun oluşturduğu toplum için en doğru fikir ve yanılmaz bir hakikat olarak algılanmaktadır. Aslında demokrasi dediğimiz özgürlük, bir bakıma çoğunluğun azınlık üstüne kurduğu bir tiranlıktır.


 Demokrasi iyi uygulandığında doğru yönetim biçimidir sözünü, demokrasi doğru toplumda uygulandığında iyi yönetim biçimidir olarak değiştirmek daha doğru olacaktır. Nedeni ise, demokrasi ile yönetilecek bir toplumda demokrasinin doğru uygulanabilmesi için herkesin aynı eğitimi almış olması gerekmektedir.  

Demokrasi, belli bir kültür seviyesine ulaşabilmiş toplumlar için iyi bir yönetim şekli sayılabilir. Eğitimli bir toplumun üyeleri yapacakları seçimleri, verecekleri karaları ancak bu doğrultuda özgün ve mantıklı bir şekilde yapabilir. Eğitimli ve bilgili bir toplum; her gülen yüze, her söylenilen vaatlere ve her sırtını sıvazlayana aldanmaz. Demokrasi, eğitim seviyesi düşük ülkelerde ise korkunç bir silah haline dönüşebilir. İktidar adayları; Siyasetten, yönetimden, iktisattan anlamayan toplumdaki fertleri alçakça vaatler ile tavlayabilir ve sahte ancak başarılı güfteleri ile rahatlıkla manipüle edebilir. En iyi manipüle yeteneğine ve en iyi aldatma kabiliyetine sahip olan demogoglarımız aynı zamanda halkının milli, dini ve vicdanı duygularını da güzelce sömürmeyi başarabilirse; iktidarı ele geçirebilmek onlar için kaçınılmaz bir vaziyet hâlini alacaktır. 


"Câhil toplumları cehâletten modern bir eğitim kurtarır. Eğitim seviyesi düşük milletler cehâlet tuzağına düşer. Câhil milletlerde demokrasi olmasının hiçbir faydası yoktur. Çünkü câhil halklar genellikle kendilerini para, iş, vatan ve din gibi unsurlarla kandıranlara oy verirler. Câhil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dâhi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sâdece seçim yaptığını zanneder. Câhil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zâlim ve madrabaz hâinlerdir."(3)


Bir devletin yöneticisi olmaya aday olmuş fertlerin, devlet işleri hakkında bilgiler edinmesi şarttır. Devlet yöneticisi olacak bireylerin özel olarak yetiştirilmesi gerekmektedir. Bir devlet idârecisinde bulunması gereken özellikleri benimsemeli, topluma mükemmeliyetçi bir idâreci sunulmalıdır. Zîra diğer türlü devlet işleri hakkında bilgisi ve deneyimi olmayan bir yönetici, başında bulunduğu devletin sonunu hazırlayabilir. Demokrasi sistemlerine baktığımızda ise bu durumun tam tersi ile karşılaşırız. Demokrasiyi ve devlet işlerini çocuk oyuncağı hâline getirmiş bir toplumun her isteyen kişiye yönetici olabilme imkanı sunması gibi tezatlık ve saçmalıklar ile karşılaşırız. Bu idâre şekli demokrasiye son derece aykırı bir yönetim tarzı meydana getirir. Bir devlet yöneticisinin askerî, mâli, iktisadi, ticari gibi birçok zekâya sâhip olması gerekmektedir. Bu niteliklerden âciz bir yönetici, toplumunun ve devletinin sonunu yine kendi toplumunun kendisine verdiği yetki ve irâde ile hazırlamış demektir. "Demokraside, bir devlet adamının nasıl yetişmesi, ne bilgiler edinmesi gerektiği düşünülmez. Kendimize halkın dostu dedirtmek yeter; bütün şerefler kazanılır bununla."(4)


"Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ancak toplumun kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye, tek bir kişinin mutlak, sınırsız biçimde iktidarı elinde tuttuğu bir siyasal sisteme evrilir. Halk övülmeyi sever. Onun için güzel sözlü halkavcıları (demagoglar) yetersiz de olsalar başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği de sanılır. Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse, oligarşi, az sayıda kişinin iktidarı elinde bulundurduğu düzen oluşur. Sürdürülürse halkavcıları, demagoglar türer. Demogoglardan da diktatörler çıkar."(5) Platon’un en az iki bin dört yüz yıl önce bu sözleri yazmış olduğu Devlet adlı kitabında 20. ve 21’inci yüzyılları öngördüğü söylenebilir.


Kendi yararlarına düşkün, açgözlü kimselerin başa geçmesine fırsat verilmemelidir. Eğer verilirse bu başa geçen tamahkâr, narsist, hodbin ve pragmatist liderler başta olmayı keselerini doldurmak için bir yol sayacaklardır. Böylelikle devleti rahatça soyabilecekler ve var olan düzeni berbat edeceklerdir. Başa geçme, iktidarı ele geçirme bir tutku olmamalı insanda. Tutku olan yerde ister istemez kıskançlıklar ve kavgalar olacaktır. İçi boş bir tutkudan ziyade gerçek bir istek, devleti ve toplumu en iyi düzene taşıma ve içinde bulunulan vahim durumdan kurtarma gibi tutkular ile harekete geçilmelidir. "İktidar, iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulunmayalanlara verilmelidir."(6)


"Demokrasinin iki çeşidi vardır; birincisi halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz, köklü değişiklikler ister. Bu zor ama gerçek demokrasidir. İkincisi; kağıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin, câhil olsun ya da bilgili olsun, eğitilmeden demagoji ile serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kağıdı atmakla yetinip, seçim yaptığını zanneder. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu ise dıştan demokrasi görünümü yansıtan yapmacık demokrasidir."(7) Genellikle toplumlar demokrasinin kolay olanını seçmektedir. Bu kolay seçimleri ise toplumları yavaş yavaş dipsiz bir kuyuya doğru çekmektedir.

 


Konuya Örnek Bir Hikâye: Sokrates ve Gemi


Sokrates, Platon'un kardeşi Adeimantos ile demokrasi hakkında sohbet eder. Ve burada demokrasinin eksikliklerini göstermek için toplumu bir gemiye benzetir.


Sokrates: Eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağını nasıl karar verilmesini isterdin? Rastgele ve bir grup insan tarafından mı, yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?


Adeimantos ikinciyi seçer.


Sokrates: Peki bu durumda nasıl olur da bir ülkede yetişkin insanların rastgele ve herhangi bir grubun bir ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu düşünebilmekteyiz?


Sokrates’in burada bahsettiği şey;

Seçimlerde oy kullanmanın bir "yetenek" olduğudur. Sokrates’e göre oy kullanmak, rastgele bir sezgi hareketi olarak görülemez. Oy kullanmanın da diğer yetenekler gibi sistematik bir şekilde öğretilmesi gerektiğini düşünür. Rasyonel düşünmeyenlerin, oy vermesinin gereksiz olduğunu düşünür. Yeterli donanıma ve eğitime sahip olmaksızın insanlara oy kullanma hakkının tanınması, yeterli donanım ve eğitime sahip olmayanlara, fırtınalı bir havada yolculuk yapacak bir geminin kontrolünün kime teslim edileceği kararını alma yetkisini vermekle aynıdır.


“Toplumdaki herkesin düşüncelerine değil, sadece doğrulardan ve yanlışlardan anlayan uzmanın ve onun sözlerinde ifade edilen gerçeğin diyeceklerine önem vermeliyiz. Bu durumda çoğunluğun doğru, güzel, iyi ve bu değerlerin karşıtlarıyla ilgili düşüncelerine önem vermemeliyiz.”(8)

 

10.01.2021

Berat Güney



Kaynakça;

(1) Makaleler, Atsız

(2), (8) Sokrates’in Savunması, Platon

(3) Aforizmalar, Friedrich Nietzsche

(4), (5), (6) Devlet, Platon

(7) Bir Eğitim Ütopyacısı: İsmail Hakkı Tonguç