yazık;
nasıl da alışmışız
ölümü düşünerek -yaşamaya-
üstelik henüz genceciğiz,
ciğerlerimiz su;
ellerimiz buluttan hafif
ve nefesimiz kuvvetli
fakat o direnç
o umut
-omuzlarımızda ardıç kuşları-
terk etmiş bizi.
kaçırmışız güneşin doğuşunu
henüz bitmiş
imece sofrasında ekmek.
mağlubuz
-gönüllü mağlubuz-
adımız ve yüzümüz eski bir şeyler,
öylesine gördüğümüz bir yıldız.
oysa diyorduk:
her şey mümkün
yâr göğsünde uyanmak bile.
ey tanrı
içimde ölüp dirilen doğa
ve hep sevdiğim:
nasıl olacak ben ölünce
kim bahsedecek sizden
böyle acemi,
böyle çıkarsız,
böyle umutlu.
ve hep sevdiğim:
her şey ayrı
her gün sana yenilmek
her gün seni düşlemek
geri kalan her şey ayrı
senin gülüşünden yansır
umutla yaşamak.
Seniya Burçak
2021-11-02T00:00:04+03:00"fakat o direnç
o umut
-omuzlarımızda ardıç kuşları-
terk etmiş bizi." Burasinda bittim.
Mısra Ergök
2021-11-01T23:59:37+03:00Şiirin yazım biçimini çok beğendim. Bazen temadan ziyade yalnızca biçim bile çekiyor beni kendine. :)
Hilmi Bedrioğlu
2021-11-01T23:36:26+03:00Ne güzel...
Fatotes
2021-11-01T23:25:37+03:00Birkaç temayı işleyip sade ama hoş bir şekilde dile getirmişsiniz, kaleminize sağlık.