Anlamıyorum. Bugün üzüntüden, bir şeyleri kafaya takmaktan yemek bile yiyemem, yarın hiçbir şey olmamış gibi başlarım güne. An gelir, hiçbir şey bana iyi gelmez, derim. Bir şarkı dinler, güzel bir film izler, sokak kedilerine laf atar, kafalarını okşarım, modum yükselir; dans ederek yürürüm yolumda. Gelmeyecek bir mesaj beklerim heyecan içinde. Ama sonradan o mesajın sahibi bile gelse iş işten geçmiştir ruhum için. Bir fikri büyük bir kararlılıkla desteklerim. Ancak sonradan düşününce o kadar da doğru bir fikir olmadığını görürüm, hevesim kaçar. Büyük bir merakla bir kitaba ya da diziye başlarım. Bazen dakikalar içinde kurtulma isteği duyar ve bırakırım orada öylece.
Bu dengesizlik mi? Hiçbir şey üzerinde yeterince durmamak, değer vermemek mi yoksa yorgunluk mu? Ya da yeterince heyecanlanmamaktan, aidiyet hissetmemekten mi kaynaklı? Anlamıyorum. Bu durum yanlış ya da kötü hissettirmiyor. Hatta memnunum bile bir şeylerin üzerinde çakılı kalmamaktan. Ne istediğimi bilmiyor olsam da ne istemediğimi bilmemin iyi bir şey olduğu düşüncesindeyim.
Çok saçmadır ama navigasyon kullanamam ben. Bu nedenle beş dakikada gideceğim yere bazen on beş-yirmi dakikada giderim. Ama yine de varırım gideceğim yere. Hem de tam zamanında. Belki de ben, beni mutlu edecek şeylere ulaşmada da bu yolu kullanıyorumdur. Tıpkı harita okuyamıyor olmam gibi. İstediğim şeylere giden yolu göremiyor, bu nedenle önce istemediklerimi keşfedip dolaylı yoldan varmam gereken yere gidiyorumdur. Olamaz mı?