Bir kadın gelir ve değiştirir seni. Sen ölmeyi beklerken, gece kafanı yastığa koyup bir gün daha bitti çok şükür dersin. Ama hayat daha planlarını bitirmemiştir. Bir gün bir uyanırsın saç tellerinden ayak uçlarına kadar pişmanlıktan başka bir şey hissedemezsin. O her zaman baktığın ayna, o sürekli göz göze geldiğin düşman artık daha tehlikelidir. O senden nefret etmiyordu. O sana kızıyor senin ayağa kalkman için gözlerinin içine bakıyordu. Sen yaşamaktan korktuğun için, ölmeyi seçtiğin için o susmuş ama seni terk etmemişti. Şimdi yine bakıyor sana bütün kiniyle. Pişmansın. Böyle bir adam olduğun için pişmansın. Hayatı ıskaladın. Her şeye geç kaldın. Ama şimdi ayağa kalkmak zorundasın. Yaşamak zorundasın. Her gece idam etmek yerine, geceyi beklemek yerine artık perdeyi açmanın zamanı geldi. Çünkü sen bunu yapmazsan yine o izbe karanlığa düşeceksin. Yine eline aldığın şarap şişesini bardağa yarıya kadar döküp üstünü birayla dolduracaksın. İnce cılız bir şarkı açıp önüne kağıdı kalemi koyup içindeki isyanı yazacaksın. Her bardak biraz daha titretirken yazılanları, her bardak biraz daha sallarken seni belki yine ağlamalara başlayacaksın. Ve kimse duymuyor diye şikayetlerde bulunacaksın. Sen olayı anlamadın. İnsanlar senin iç çekişlerini duymak hiçbir zaman zaten istemedi. İnsanlar senden güçlü olmanı, hayata devam etmeni istedi. Hepsini dinledin. Hiçbir şey yapmadın. O kadın gelene kadar önemli değildi zaten bunlar. O gelmeden önce gayet memnundun bu sefil hayattan. İyi bir gelecek, para dolu bir cep, sağlıklı güçlü bir ruh ya da sağlıklı güçlü bir beden sana lazım değildi. Ve hatta bunlar için çabalayan insanlar sana tuhaf bile geliyordu. O kadın gelene kadar dünyanın en tuhaf canlısı sendin oysa. Şimdi anlıyorsun. Sonunda yaşamak istiyorsun. Bu senin için büyük başarı, kutlamalısın kendini.