varlığımız, gölgelerimizdeki yansımalar gibi.
ışık oyunlarıyla kaybolabiliyor.
göz, belirsiz olanı netleştirmeye çalıştıkça diğer detaylar kayboluyor.
havada asılı duran o sis bulutlarının gizemini ve sonra uzaktaki bir rotayı kesen dikkatli gözlerimizi... düşününce uzaklığın her şeyi nasıl avuç içlerimize sığdırabildiğini... yakınlaşınca bir toz zerresinden farksızlaştığını her şeyin... gizemini yitiriyor bazı şeyler.
havada asılı duran sis bulutlarının gizemi; yağmur damlaları tenime değdiğinde nasıl gizemini yitiriyorsa öyle işte...
gecenin üçünde ne düşünüyorum biliyor musun?
rengarenk duyguları. ve benim nasıl olur da hep uçuk tonları seçtiğimi...
gitgelli aklımı ve bazen gidip gelmeyen rüyalarımı.
karar verdim, her şey çok güzel olacak deyip hayatla oynadığım kumarların yakınları uzaklaştırıp, uzakları nasıl yakınlaştırdığını...
alay ederken hayatla, hem gizemli biri olmak istiyorum hem de kahvaltıda kaç tane zeytin yediğimi anlatmak istiyorum.
çok uzaktaki rotanın resmini yapıp yakınıma getiriyorum. tüm mümkünlerin kıyısında yatağım her gece. mümkünlere sarılıp uyuyorum...
ve sonra
hayvanlara değil de bu düşünmek lanetini neden insanlara verdikleri konusunda bir kez daha hak veriyorum olanlara...