İnsanların kapanmayan yaraları denize girdiklerinde dağlanır. Tuz, soğuk suyla dağlar insanların yarasını büyük bir memnuniyet ile. Fakat dağlanmayan yaralar vardır, bunlar da hep olacaktır. İşte böyle zamanlarda gözyaşları deniz, denizler ağlama duvarı olmuştur bana göre. Denize giren insan ıslanır ya hani gözyaşları denize karışır ama denizleri karıştırmaz hani; işte denizde ağlamak diyorum, tuzlu suyu taşırmaz. İçini döktüğün denizler taşları birbirine çarptırır ve taşlar ufalanır ya işte o senin gücündür içinden atamadığın. Sanki içinden atsan bir fırtına kopacaktır ama deniz onu alır ve benliğine katar ya öyle bir şey bu. Denizde ağlamak... Dünyanın en kötü ama en savunmasız olayı olmakla birlikte insanı en normal gösteren an denizin ıslaklığı ile birlikte. Çırptığın her ayak attığın her kulaç kalbine saplanan her darbeyi çıkarttığın bir andır ya işte deniz, o kadar da babacandır, korur kollar ve seni saklar içinde. İnsanların zaafları onları asla bırakmaz, bir leke gibi saplanır. Denizler onları temizlemez ki istersen tüm gözyaşını bağışla. Yine zaaftır yine ziyan her zaman da böyledir ama seni koruyacaktır denizler, kamufle edecektir dünyadan ve herkesten...