Denize bakarken, bir zaman makinesinin içindeymiş gibi hissediyordu kendini. Öylece durup bembeyaz köpükleriyle koşarak üzerine gelen dalgalara bakarken, 1960'ların bir gününde sahilde koşan küçük bir kız, 1987'nin bir sabahında kahvesini yudumlayan bir anne, bir gün öncesinde ağlayan bir adam, bugün kendisi veya gelecekte bir ihtimal olabiliyordu. Denize ve gökyüzüne bakarken, İstanbul'da Boğaz'da bir vapurda veya Maraş'ta deniz kenarına sıralanmış lüks otellerin sahillerinde de aynı duyguyu hissediyordu. Zamanın farklı dilimlerinde başka başka gözlerin baktığı ve hep orada var olan denize bakmak ona iyi hissettiriyordu.