"Maslow" ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst kademesine ulaşabilmek için kocaman bir ömrü koşturarak geçiriyor insan.Barınma beslenme giyinme insan bir şekilde bu kademeleri atlıyor.En çok takıldığımız yer saygı.Başkalarına saygı, başkalarından saygı bekleme.Becerebilene ne mutlu.
Yaşam döngüsünü sorgulamanın üzerinde bıraktığı o huzursuz histen kaçmayı tercih edenler, sorgulamayı bırakıp sadece hayat telaşına kapılıyor.Son zamanlarda oluşturulmaya çalışan ben algısı giderek insanları bencil bir fanusun içine sürekledi.Sadece ben, en çok ben, önce ben, derken kendimizden başka herkesi her şeyi görmez olduk.
Kocaman bir evren milyonlarca canlı.İnanılmaz işleyen bir ekosistemin dengesini nasıl da güzel bozuyor insan.Sürekli suçlanan bir "Tanrı", bir kader, bir şans, var ortada.Hep suçlanacak bir mekanizma var.Oysa "Tanrı" tarafından verilmiş akıl, en güzel rehberdir insana.Somut bir cevap duyamayacağımızdan emin olunca eleştirmekte suçlamakta çok kolay .
Birileri duygularımızın dozajını sürekli yükseltiyor.Sesimizi ne zaman nerede yükselteceğimize bile karışıyorlar.İstiyorlar ki doğru bulduklari A ise hepimiz hep bir ağızdan A diyelim.İstiyorlar ki sahipleneni az diye hakikati savunmaktan vazgeçelim.
Engisizyon mahkemelerinde yargılanan "Galileo" Dünya dönmüyor demeye mecbur kalmış.Ve ev hapsi cezası almış.Bir rivayete göre ; Mahkemeden çıkar çıkmaz ayaklarını sert bir şekilde yere vurarak gökyüzüne bakarak "Dünya dönüyor"demiş.Yani bizler gerçekleri dillendirmiyorsak, dillendiremiyorsak yokluğundan değil tamamen mecburiyetten.
Bir köpeğin başına kürekle vurmayı doğru bulan bir dini öğreti varsa ben o dinden değilim.İnsan olmanın sadece nefes alma ve somut bir varlık olarak evrende yer kaplamaktan başka bir özelliğini almayan o caniler, bir cana kıymamış gibi ortalıkta müslümanım diyerek gezinecekler.O canilerin müslümanlığını kabul eden dinden de değilim.
Mesele bu da değil.Neye tapıyorsa tapabilir.Ama hiçbir dini öğreti birbirinizi gırtlaklayın demez.Sürekli din kisvesinin arkasına saklanıp yaptıkları vahşetleri eline aldıkları kutsal kitapla başını koydukları seccade ile temizleyemezler.
Kürekle başına vurulan köpeklere daha önce defalarca şahit olduk.Sağlıksız koşullardaki barınaklara vahşice öldürülen kedilere, köpeklere.O günlerden bugüne ne değişti nasıl çözümler bulabildik.Kaç adım atabildik.Etkili bir çözüm biliyor ve susuyoruz.Bireysel çözümler dışında elimizden gelen lütfen sahte duyar kasmalar olmasın.Şiddete maruz kalan bir köpeğin videolarına arka fonda dramatik bir şarkı ekleyince sorunlar çözülmüyor.Derdimiz etkileşimden öte ve daha büyük.
Masumlar çok masumlar.Her şeyden önce dilsizler.Bizlere ihtiyaçları var.Su ve mamanın ötesinde sevgimize ihtiyaçları var .Yeni doğmuş bebeklerden farkları yok.Kendilerini ifade edemiyorlar.İnsan desteği olmadan doğal akışta bir şekilde yaşarlar tabi buna izin verirsek.
Küresel devinim, pandemi , savaşlar, kadınlar, çocuklar, hayvanlar derken yaşamak için alan bırakmadılar.
"Joseph Doodson" satırlarını bir kez daha anımsatayım.Bana göre tam olarak yaşam bu satırlardan ibaret.
Sakin bir ev, kendi yetiştirdiğimiz çiçekler, ilham verecek kitaplar, sevilmeye değer birkaç arkadaş, acı veya pişmanlık vermeyen masum eğlenceler, gerçeğe bağlılık, güven, ümit ve sevgi dolu bir yürek dünyanın bütün zevklerinden daha değerlidir.
Akrep ile yelkovan durunca bir damla suya muhtaç kaldıklarında o hayvanların gözlerindeki korku ve çaresizlikle göz göze gelmelerini diliyorum.
Herkes bir denizyıldızı alıp denize atsa dünya ne güzel bir yer olurdu.
Hayal kurmanın önünde bir engel yok nasıl olsa.
Şimdilik.