Üşüyorum… Karlı göçüklerin buz tutmuş betonları arasında. Klostrofobik sancılar tehdit ediyor nefes alışverişlerimi… Ölüyorum… Kutsal kitapların esrarlı sonundayım. Yücelerin en zalimi kucaklıyor ruhumu, diz çöküyorum gaddar çaresizliğin hırçın kahkahaları karşısında. Bu ölümün soğuğu sevgili, bu titremeler, ölümün korkusu. Sadece duvarlar sarsılmıyor, içimde çocuk kalmış cesaretim ağlıyor. Depremler oluyor, ruhum yıkılıyor. Korkuyorum çaresizlikten ve küfrediyorum karanlıklara doğru. Seyrediyorum tabuttan evleri. Sevmiyorum artık geceyi, kışı, seni… Söyler misin, hangi dua kaldırır taşan korkularımın kapağını? Hangi müteahhit omzunda taşır çocuk tabutlarını? Görüyorum artık: acı mutluluktan daha gerçek…