İnsanın canı bazen hiçbir şey yapmak istemez ama birşeyler yapmak zorunda hisseder ya kendini. Tüm isteksizliğinin ve zorunluluklarının içerisinde kıvranırken telefon çaldı. Telefon onda çift duygu yarattı. Psikolojide buna ambivalans deniliyor işte diye düşündü, bilgiyi hatırlamak onu keyiflendirdi, telefon hala çalıyordu, ufacık bir şeyden de olsa keyiflenmek iyi gelmişti. Arayan ablasıydı, telefonu sessize aldı, içine baktı açmama duygusu daha ağır basıyordu. Telefonu battaniyenin üzerine attı sağ kolunu da kafasının altına. Çok önemli bir iş yapıyormuş da onun başına geri dönmüşcesine pozisyonunu aldı ve hiçbirşey yapmamaya ve ne yapsam diye düşünmeye devam etti.


Telefonu bir daha öttü, bu sefer gelen bir mail sesiydi. Çok önemli bir mail bekliyormuş gibi tekrar telefonunu eline alıp gelen maile baktı. pinterest'te eklediği pinin beğenildiğini ve onun ne kadar zevkli olduğunu anlatan, zamane annelerinin çocuklarının her yaptıklarını abarttıkları tarzda yazılmış bir maildi. O pinleri de bir başka canının bir şey yapmak istemediği zamanda can sıkıntısından pinlemişti muhtemelen. “Aferin Berkecan ne güzel açtın şişenin kapağını” diyen annesi karşısına Berkcan’ın yaşadığı anlamsızlıkta kaybolmuştu o anda. Silmeye bile üşendi. 


Bu sefer bir değişiklik yaptı ve soluna döndü. Şimdi bakışları daha keskindi, tv ünitesini kesiyor bir yandan da akşamdan top yapıp fırlattığı kırmızı havlu çoraplarının unuttuğu varlığıyla yüzleşiyordu. Onlar tv ünitesiyle o kadar uyumsuzlardı ki  annesi olsa ona ne diyeceğini düşünmeden edemedi.Bu düşünceler gelir gelmez de beraberinde öfke geldi. Sert bir hareketle sağına dönüp koltuğun minderini bacak arasına sıkıştırdı, işte öfkesi boşalmıştı. Öfkeleneyecek katar üşengeçti bugün.


Neden böyle olduğunu düşünmek istedi, düşünmeye üşendi. Üşengeçlik hastalığı olabilir mi benimki diye düşünürken, brusella dedi bir anda. Sesli söylediğini fark etti kimsenin olmadığı odada kendinden utandı. Askerde öğrenmişti bu hastalığı. Çiğ süt ve süt ürünlerinden bulaşan bir hastalıktı ve askerde sonradan eşcinsel olduğunu öğrendiği Hıdır geldi aklına. Hıdır’ı en son onur yürüyüşünde görmüştü. Görür görmez yanına koştu sarıldı hal hatır sordu, birlikte birkaç adım da yürüdüler. Kafasını kaldırdığında onur yürüyüşüyle tanıştı ve Hıdır’ın eşcinselliği ile de bu şekilde tanışmış oldu. Bir hetero olarak bu askeri ahbaplıkdan sebep ve bilmeden de olsa bir onur yürüyüşüne katılmış ve birkaç adım yürümüştü. Yalnız odasında orada yaşadığı şaşkınlığı ve Hıdır’ı görünce bir dakika geliyorum diyerek arkasında bıraktığı onu bekleyen kız arkadaşının onun hakkında ne düşündüğünü düşünerek bir kez daha utandı. Nasıl olabiliyordu 15 yıl geçmişti ve bir anınızı hatırladığınızda hala o günkü tazelikle duygusunu kucağınızda buluyorsunuz?


Bu uzun düşünce ve muhteviyatındaki duygu onu hareketlendirmişti. Kendini koltukta otururken buldu. Sanki hareket ettiğinde o duygudan uzaklaşıyordu. Su mu içsem, tuvalete mi gitsem diye düşündü. İkisi de eşit uzaklıkta ve anlamsızlıkta geldi. Yastığını aldı, biraz kabarttı, serin yerini üste getirip bu sefer az önce ayaklarını uzattığı tarafa kafasını koydu. Sıcakladığını farkedince de battaniyesini bacak arasına sıkıştırdı. Derin bir iç çekti. Hayatında büyük ve köklü değişiklikler yapmıştı ve bu onu yormuş olmalıydı.


Elini battaniyenin altında gezdirip telefonunu eliyle koymuş gibi buldu. Zaten eliyle koymuştu. Buradan övünülecek bir şey çıkaramayacağını fark ettiği anda telefonunun saatine bakıyordu. 15:43. Saatin onun için anlamsızlığını düşündü. Yapacak bir işi yetişecek bir randevusu yada zamanla ilgili bir kaygısı yoktu. Peki neden baktım şimdi ben buna diye düşündü. Üzerine düşünecek sağlam bir gündemi vardı artık. Düşünemeyecek kadar da üşengeç. Brusellla dedi yine ama bu kez içinden. Böyle gıcır gıcır olan salamura peynirleri çok severdi,acaba onlardan mı kaptım hastalığı diye düşündü. Bir tarafı hiç buna inanmayarak. Ortaokulda benzer duygular hissettiğini hatırladı, sonra lisedeki anısı geldi aklına… Saate baktı 15:44. Duygular yoğunlaştıkça saate bakması artıyor olabilir miydi? Hayatından bir dakika daha geçmişti. Bu sefer daha eski anılar daha güçlü duygularıyla gelmişlerdi. 


Artık şaşırmadı ya da şaşırmaya üşendi. Çok değil 3-5 dakika önce buna şaşırmıştı. Depresyon dedi yine yüksek sesle. bu sefer utanmadı. Bunu söylediği an götünün üzerine doğrulmuştu. Depresyonda olabilir miyim? Telefonu eline aldı bu sefer saate bakmadı. Tarayıcıyı açtı depresyon belirtileri yazdı gugılladı. İntihar dışında her şey uyuyordu. Bu onu korkuttu, ne zaman ilaç prospektüsü okusa beklenmeyen yan etkileri önce beklemeye sonra yaşamaya çok teşneydi. Töbe töbe dedi içinden. Kendisine teşhis koymuştu ama bir işe yaramadığını fark etti.


Mutfakta buzdolabının önünde buldu kendini, amaçsızca baktı dolabın içine bir şey beğenemedi, kapattı. Tezgaha doğru yöneldi. Bir bardak seçti, arıtmadan su doldurup içti. Gözü ilaçlara takıldı bir şey olsa içsem de kendime gelsem diye düşündü. Düşüncenin saçmalığından sıkılıp bardağı bırakıp salona döndü. Kitaplığa baktı bir şey hissetmedi. Kumanda televizyonun önündeydi onu almaya da üşendi. Shorts videolara düştü, anlamsızlık arttı. Ne yapsa olmuyordu. Yapmasa da olmuyordu. Yutuba girdi uzun ve ağdalı konuşan bir psikolog videosu seçti. Açtı. Tüm piremiyumluğuyla tuşları kilitledi ve videonun gürültüsünün içindeki seslere galip gelmesinin “huzuruyla” uyudu.


7 Aralık 2023 İstanbul