Kırık camlar var pencerelerin koynunda
Rüzgar haciz memuru gibi
Talan eder odaların dört yanını
Bir köşede izlerim sessizce
Gölgem saklambaç oynar
Sobelemeyez tek damla gözyaşı
Duvarlarda anılar tazelenir
Sıvası atmış küf kokan anılar
Göğüs kafesimde anıt gibi
Gözlerim bir cam kesiğinde
Merhabalaşır yüzümle
Yıllardır unutmuştur her çizgiyi
Ezgisi yoktur ses tonumun
Kulaklarım sağırdır bana
Tek kelime dahi beraat edemez
İki dudak arasında tek dal
Tek dal duman düşer
Zehirler her zerremi
Gece gibi çöker üstüme tavan
Yavan bir his kapıyı çalar
Rüzgar kapıyı da kırar mı
Yoksa pencereden mi
Atar önüme bu hissi
İki kolum bedenime ayak olur
Dayanak dizlerimdir
Bu his paçalarıma yapışır
Çatıya uzanır mı adımlarım
Gökyüzü heyhat simsiyah
Yıldızları da mı çalar bu rüzgar
İnsanlar mıdır yoksa
Dilekleri uğruna onları çalan
Kapı toz duman olur
Çatı katında canlanır zaman
Buz tutmuş, ıslak anılar
Yağmur saçlarımı yıkar gibi
Bulutlar kaş çatar kıskanır
Tek bir damlaya dokunamam
Damla damla odam dolar
Anılar boğulur sırılsıklam
Ben gözlerime uzanamam
Bu yağmur gözyaşlarımı
Tutup tepeden aşağıya atar gibi
İki damla yaşıma
Binlerce damla tokat gibi
Gölgem sırtımdan hançerler
Ebe hep gözyaşım
Sırdaşım nefesimdir
Nefsimi de çalan nefistir
Güneş başkaldırır
Dağların ardından
Rüzgar arsız
Gölgem kayıp
Anılar vurgun yemiş
Göçer gider bu ev
Bir ben kalırım
Tam karşısında
Ta ki gece
Yeniden baş kaldırıp
Evi ilmek ilmek dikene kadar