Eski kitapları karıştırdım. Sayfaları rastgele çevirdim ve içlerinde kaybolacağım cümleler aradım. Romantizme karnım toktu. Gerçek acılara bakındım. Onları tanırsınız. Gözlerinizi yuvalarından fırlatan şeylerdir. Boyundaki damarları görebildiğimiz sahneler gibidir.

Şuna rastlayıncaya kadar bu kitapları hangi ruh halindeyken aldım acaba diye epey yerdim kendimi. Kendimi benden daha iyi kimse yeremezdi. Bilirdim.

İyi bir kavgaya denk geldim. Gerçek bir kavgaya. Zira elimi uzatıp araya dalmak istedim.


"Bütün hayal kırıklıklarını bana yıkamazsın. Sen berbat seçimlerinle yüzleşmeye cesareti olmayan, bilakis kurban olmaktan zevk alan bir varlıksın. Tüm değersizliğini al ve çık hayatımdan"


İşte bu cümle beni çekti. Gerçekçiydi. Yeryüzüne sığmayan öfkesini tanıdım. Bir an kızın boynunda gezindi elim. Damarlarını hissettim. Elimi omzuna koymayı istedim. Yalnız olmadığını anlamak ona iyi gelirdi.

Ama orada durdum. Karakterleri çözümlemek için başka diyaloglar, sahneler aramaya başladım. Kitabı film gibi görmeyi severim.


"Kapıyı açtım. Ayaklarımı dağılmış inciler karşıladı. Ve tatsız bir koku. Öfkenin her zerresini devrik sandalyelerde gördüm. Tuz buz olmuş şişelere vuran güneş dertlerimi parlatırken, ruhum şu pencereden uçup gidiverdi. Geride yas tutan evim kaldı. Ve tüm olasılıklar oracıkta yitti."


Çiçekli günlerin geride kaldığı bir aşkın su üstüne çıkan dertleri miydi? Gerçek bir son muydu? Yoksa hala umuda şiir yazılır mıydı?


Kafamdan türlü senaryolar geçirdim. Yazıp yazıp sildim. Tahminleri zamana teslim ettim. Ardından yazarı daha da merak ettim. Yaşını, cinsiyetini, doğduğu aileyi ve dertlerini. Yazarı tanıdıkça karakterlere dair fikirler yürüttüm. Bazı sahneleri ben yeniden yazdım. Kitabın çok az sayfasını okumama rağmen öyle derinleşti ki içimde, kitabın tamamını okumak sanki bende hayal kırıklığı yaratacaktı. Kapattım. Kendime bira açtım. İlk yudumda içimdeki o kekremsi tat gitti. Bir kaç diyaloğun yardımıyla duygular içinde nasıl da kayboldum? Ki kimisi gerçekten özlediklerimdi...


"Usulca yere uzandım. Kendime sarıldım. Biraz saçlarımı okşadım. Dertlerimin geçmesini beklerken bir şarkı mırıldandım. Uyumuşum. Ayağa kalktım. Dağınıklığa baktım. Bana çok benziyordu. Ayaklarım geri geri giderken bir şarkı daha söyledim. Kapının oraya tüm yüklerimi bıraktım ve ayrıldım."