Ölmek isterdim… Hem de o kadar çok ölmek isterdim ki, yaşamın bu boş oluşu, sıradanlığı beni el üstünde taşıyarak götürüyordu bu yola. “Gel hadi gidiyoruz gerek yok bu dünyada bir dakikaya bile” diyorlardı bana. Doğru geliyordu söylemleri. Tek kötü yanı ölümü istemek kolay beklemek zordu. Bir saat bir ömür gibi geliyordu bana. Yalvarıyordum saate bakıp yelkovan ve akrebe. "Daha hızlı dönün hadi. Daha neyi, kimi bekliyorsunuz" diyerek küfürler savururdum onlara. Ama yelkovan benim en yakın dostumdu. Sağ olsun ölmem için can atar gibi hızlı hızlı döner dururdu. Akrep ise beni bu hayatta tutmak için elinden geldiğince yavaş dönerdi. Sanki ben olmasam dünya bir tur daha dönmeyecekmiş gibi. Dünya kimi umursuyor ki beni umursasın. Dünya sadece kendini düşünen bencil birisi. Her dönüşünde insanları ölüme bir adım daha yaklaştırıyor ve bundan zevk alıyor ki bir sefer daha dönüyor ardından bir tane daha. Durmadan usanmadan bunu yapıyor. Bu benim için güzel bir şey. Çünkü her dönüşünde ben ölüme bir adım daha yaklaştırıyor. Bu benim için güzel ama sorun şu ki dünyada tek ben yaşamıyorum. Yaşamak isteyen insanlar ve mutlu olmak için çabalayanlar var. Tabi dünyanın bunu içinde bir planı var. Onlara zamanla acı çektirerek dönüyor. "Mutlu mu olmak istiyorsun?" diyerek acı ve keder yükleyerek üzüntülerini kahkahalar ile izliyor. Kendinden tiksindirmek ister herkesi. Dünya bencil, zalim ve gaddar birisi. Tabi dolaylı yoldan şuraya da çıkabiliriz. Dünya bu kadar zalimken insanların iyi olması beklenir mi? Tabi ki hayır. Dünya, kendisi yetmezmiş gibi insanları da kendi gibi yaptı. Düşüncesiz, boş ve salak insanlar. Beyinleri olmasına rağmen- ki ben artık ondan bile şüpheliyim- düşünmüyorlar. Bu beyine yapılan büyük bir saygısızlıktır. Ben o salak topluluğundan üstünüm çünkü beynimi kullanıyorum. “ Peki, ben düşünüyorum aklımı kullanıyorum da ne işe yarıyor bu” diyerek kendimi dertler silsilesi içine bırakıyorum. Artık çık çıka bilirsen. Zaten dünyada beynini kullanmamak mutluluğa ulaşmanın temel yolu gibi. Bende beynimi kullanmadan saçma şekilde hareket etsem mutlu olurdum. Bu ve bunun gibileri düşününce neden yaşayayım ki? Ne gerek var ki beynimi kullanmaya. Neden aptalları ve dünyayı mutlu edeyim? Onlar mutlu olurken gözyaşlarımla toprağı sulayıp dünyaya yardım mı edeyim yani? Tek çare ölüme giden yolu yürümek ve beklemek...



Ama sonunda şunu anladım insan daha büyümemişken. Aklı daha tam düşünemezken ölmek gibi boş şeyler gelirmiş beyine. Çocuk aklı demek bile olmaz çünkü çocuk bile düşünmez bunu. Ben buna işim yok bari derdim olsun kafası olarak bakıyorum. İnsan büyüdüğü zaman görüyormuş aslında dünyanın üzmek için değil, güzel günler için döndüğünü. Hayatı sıradan yapan aslında bizim boşluklarımızmış. En yakın dostumuz aslında yelkovan değil akrepmiş. Zaman en önemli dostumuzmuş. Bu dostumuzu korumak ve onu tüketmemek gerekmiş. Hani insanların beyni yok demiştim ya. Benimde beynim yokmuş meğerse. O zamanlar bende beynimle düşünmeden ölmek istemişim. Bide kendimi üstün görüyordum aptalca. İnsan gerçekten düşünüp boşlukları doldurunca dünya yaşanılacak mükemmel bir yermiş. Bir amacı olunca gittiği bu yolda her adımda mutlu oluyormuş. Hayal kurmak nede güzel bir şeymiş. Bide kurduğun hayalleri yaşayınca insan tadından yenmiyormuş. Ha boş insanlara gelince onlar hala var. Yani vardır belki bilmiyorum. Güzellikleri göremeyenlere sormak lazım.