Derviş yaklaşır kalbimin kenarına.

Bir serçenin yüzmesini bekler gibi beklemişim.

Tutar yanı yoksa zarardan öte,

Saplanmış kalmışım.

Son yumruğumu vurmuşum yaşamın ortasına.

Binlerce kilometre gidermişim bu yüklerle.

Yaslandım Dervişin göğsüne.

Kan revan içinde kalmışım.

Öyle gitme.

Zaten girmişim yerin bin kat dibine.

Dinle.

Belki de zamana bırakmış,

Kendimi zar zor kaçırıp kurtarmışım.

Giderek düşmüş suratım.

Parçaları el âlemin elinde süzülüyor.

Başıma neler geliyor da, susuyorum.

Bu başıma gelen en kötü şeymiş, anladım.

Derviş sustu, karşımda yıkılışını seyrediyorum.

Çözdüğüm bütün bulmacalardan daha zor,

Bu yıkılışını bulmacasını çözmek.

Çalma, bir o kadar eksiğim zaten içimden hep yek.

Kime tutunsam elimde kalıyor.

Kahır içinde zeval oluyorum.

Tutunamadığım zaferlerim varmış.

Derviş ölüm kapında.

Zili çalıyor, kafası önünde perperişan.

Kimlere susmuşum.

Üç kuruş canım kalmış,

İkinci kurşunumun eli omzumda,

Göz göze gelmemem gerek şifam onda.

Derviş,

Sarılsam sana boylu boyunca,

Kırılsa ruhumun kemikleri.

Durulmazmış fırtınalarım yoksunun yolu yokken.

Ve ben kendimi kaybetme korkusuyla tir tir titrerken,

Sen beni orda burda unutmuşsun.

Sağımda onlarca hayatı yeşertirken.

Solumda kefen üstüne kefen giydirmişim.

Derviş demişti ama.

Anlamıyorlar seni sahipsiz kul.

Yalnızım tuzum kuru.

"Yanındayım." demeyin, anlarım.

Geçti sanmıştım kışımın ayazı.

Donmuş kalmış, beş kuruş etmez cesetim.

Nasıl bilirdiniz demişler tepemden.

Bilinmezlik içinde kaybolmuş gitmişim.

Sonu yok ki Derviş.

Sonsuz yangınlar etrafımda.

Vefayı cellatlar sırtlayıp gitmiş.

Vebamı, saçlarından tutup,

Etmişim işinden, gücünden.

Derviş,

Nerdesin ki sen?

Göremiyorum, gözlerim kan çanağı.

İçinde şimşekler çakıyor,

Bir aşağı bir yukarı.

Sarılamıyorum kollarım darağacımda asılı.

Derviş,

Soruyorum sana kimlerle gezip tozmaktasın?

Terketme gayrimeşru benliğimi şimdi.

Zamanı değil çoktandır erimiş, bitmişim.

Yorgun her bir subûti kaygılarım.

Geri dön Derviş!

Meyletme geberip gitmemi.

Çünkü ben sevmem kimsesizler mezarlıklarının,

Buram buram yalnızlık kokan kokusunu.

Sorsan şu zavallıya en büyük korkusunu,

Seçemez, kafasının içi kaybettikleriyle dolu.

Derviş gel beraber iki lafın belini kıralım.

Neyse boş ver.

Zaten kırılmış ellerim, kollarım.

Yol yordam bilmez bir, iki, üç,

Bilemedin sekiz kişiyi saklamaktayım.

Sobe olmadan,

En yüksek dağlarımın,

En gizli haykırmalarımın,

En kesik soluklarımın,

Arkasına sığınmalıyım.

Bulamam sonra kendimi.

Çıkar ulu orta bir yerde,

Hıçkıra hıçkıra ağlarım.

Derviş,

Bu, kendimi son kaybedişim olsun.

O kadar yoruldum ki,

Sen beni anlarsın.