Bir ihtimal doğdu, bir umut. En sözüyle kuyuya inilmeyecek kişinin sözleriyle bir hayal. "Kendini kaptırma" dedim, "zaten olmaz biliyorsun" dedim ama olmadı. Gece hayal kurmaktan uyuyamadım. Şimdi özlemden burnumun sızısıyla ağlıyorum. Zihnimde yıllar öncesinin yerlerine gidip kendimden izler arıyorum, olmadıklarını bile bile. Hikayemde küçücük bile olsa bir rolü olmuş herkesle her anımı, o anların bütün detaylarını teker teker en baştan canlandırıyorum kafamda. Özlüyorum çünkü. Geçmişi bu kadar özlerken şimdide bir hayat kurmaya gücüm yetmiyor. Yemin ederim yolda görse bir baş selamıyla yetinecek insanlara sarılıp ağlamak istiyorum. Biri vardı, otobüsle romanyaya giderken yan sıradaki koltukta oturuyordu, onun önündeki koltuğun altındaki ışıklar gözüme geldiği için uyuyamıyordum, baktı bana "ne oldu?" Dedi, "ışıktan uyuyamadım" dedim, ben uyuyana kadar ayağıyla ışığı kapattı. Arkadaşım bile değildi, iyiliği bilen biriydi sadece. Başka biri vardı çok sevdiğim ama yıllardır konuşmadığım bir arkadaşım taşınırken üzüntümü görüp yanıma gelmişti, "üzülme görüşürsünüz" demişti, "biz şimdi bile kaç yıldır mecbur kalmadıkça görüşmedik" demiştim, "nasıl fark etmemişiz, keşke bir şeyler yapsaydık, ama üzlüme" demişti. Arkadaşım bile değildi, çocuktuk, iyiliği bilen biriydi. Başka biri normalde hiç muhabbetimiz olmamasına rağmen coğrafya derslerinde az kişiyken arka sırama otururdu, derten önceki tenefüs ve bütün ders hayata dair konuşurduk, aklımda bu konuşmalardan çok az şey kalmış olmasına çok kırgınım. Başka biri gideceğimi söylediğimde ağlamıştı, 4. Sınıfta okulun ilk günü, ilk tanıştığımız gün saçını örmüşüm, onu anlatmıştı. Arkadaşım bile değildi, güzel çocuklardık. Başka biri, ki sevmediğim birisidir, ilkokulda kitap okuma yarışmasında kaçıncı sırada olucağımıza konuşup heyecanlanırken kitap sayılarını listeye yazmayanların olmasını öğrenmemizle benimle sinirlenmişti, birlikte söylenmiştik. İlkokulda başka biri, sınıfın zorbasıydı o zamanlar, sınıftakiler Makedoncamle dalga geçtiklerinde beni savunmuştu, herkes pısmıştı. Arkadaşım bile değildi. Bir olmanın, aynı şeyin parçası olmanın verdiği duyguyla birbirini savunan güzel çocuklardık. Bir hocam vardı, hayatta kimse onun bana güvendiği kadar güvenmemiştir bana. Bazen başarısızlıklarıma bakıp onun yüzünü kara çıkardığım için utanıyorum kendimden. "Lütfen yazmayı bırakma, ne olursa olsun" demişti en son konuştuğumuzda. Bıraktım. Saatlerce bomboş sayfalara baktığım günlerim oldu, ama sonunda pes ettim, bıraktım. Başka bir hocam vardı, odasındaki kitapları okumam için ödünç verirdi, bir günde üçüncü kitabı istemeye gidince "nesibe dersleri de dinlemen lazım ama vermicem artık" demişti, şimdi hala genel kültürümün en büyük çoğunluğunu onun anlattıkları oluşturur, şiir ezberleme yarışmasını kazanığımda verdiği "şiirle kal" yazan defteri kullanmaya da hala kıyamam. Öyle özledim ki bir şeyin parçası olmayı. Böyle alakalı alakasız, aslında birbirinden uzak insanların hayatlarını birbirine dokunduran bir şeylerin parçası olmayı öyle çok özledim. Bir sınıfın parçasıydım o zaman. Sınıf arkadaşıydım. Ne kadar uzak olursak olalım bilirdim yanımda olunurdu büyük şeylerde. Şimdi o kadar yalnız hissediyorum ki, öyle özlüyprum ki bir şeylerin parçası olmayı. Aynı şeyin parçası olduğumuz için birbirimize sahip çıkmayı. Şimdi aynı evde yaşadığım insanlar bile o kadar uzaklar ki. İnanması zor geliyor, anlamlandırması. Birileri için biri olmayı özledim sanırım. Şimdi olduğum biri yetmiyor, ne ben gibi hissettiriyor, ne de değerli. Hikayesinin küçücük bir anı bile hikayeme deymiş herkesi öyle çok özlüyorum ki. Silinip gittiğimi bilerek.