Alsan beni koynuna sarsan yine yaralarımı yaralarınla bu kez hüznüm uzayan ses tellerine karışıp ancak kör bir çığlıkla kesilip atılabilir. Var olduğum andan bu ana kadar peşimde sürüklenen tüm hayaller ve o hayallerin getirdiği sorumluluklar aldı başımı. Dipsiz bir kuyu sanardım bendimi. Meğerse dolarmış gözlerim içimdeki sabırla birlikte sessizce. Akıp giden yaşların hatıralar kadar yakmadığı aşikardır elbette. Ver elini dediğimde uzattığın kalbine tutundum. Korktum ya sessiz kalırsa diye. Ya fısıldamazsa duyulmazsa yaydığı sihir. Saçların da uzadı elbet kesip atmak mı gerekli hüznünü geçirmek için. Al! Al bütün öfkemi nefretimi birleştir. Keserler nefesini saçların gibi tek hamlede. Durdukların duyduklarım kadar acıtmadı canımı. SEV DEDİM SANA. SADECE SEV. Aklına bile gelmedi ruhum. ÖNEMSEMEDİN KALBİNİ DİYORUM SANA! Kalbimdesin deme n’olur. Her şey karmakarışıktı daha dün. Gelişti bütün hücrelerim ve sardı etrafımı, içine aldı. O dipsiz sandığım kuyu son buldu sonunda okyanus gibi bir mezarla, gözlerinle. Kendi kendimi yetiştirip çıkarsam karşına “evladım” diye saçlarını da kessem biraz benzesin diye farkına varır mısın ait olduğun ve elinde duran o sihirli deyneğin dokunsan ruhumuzu sökebileceğinin? Ve içimde yetişen ağacı kağıtlardan sayfalardan çiçek diye sunsam defter defter önüne, koparıp yakar mısın sayfalarını? Kullanıldığım ve kıllandığım kılavuzun esiri sensen var etsem tüm hücrelerinle seni yeniden, uzansan yapraklarınla gökyüzüne, oksijen diye yalvaran ruhum bir gün gelip senin eserine muhtaç kalır mı? Kesemesem sesimi ya da tüm kirlilikleri süpüremezsem atamazsam gömemezsem o ağacın altına, güç aldığın o sonsuz kudretim bir gün tükenir mi? Ve bir ağaç diktim bugün gökyüzüne. Sevgiyle sardım tüm ruhumu büyüsün diye. Ya o saran bensem?Ya bu ben yanlış rahme düşmüşsem? Tutar çeker misin beni, yoksa sallayıp fırlatır mısın ebediyyen parlasın dediğim en güzel yıldızıma, gülümün yanına.