Çöpten çıkan acı şarap sana ait Petunya 

Adı Ömür, içilmiş 

Meçhul mana yarım tablonun sırtı duvarda 

Tırnak boyun seme sarhoş şakıyor habersiz 

Dönecek evin de yok otogarlardan. 

Kavga eder gibi şarkı söylüyorsun 

Konuş Petunya, canın sıkkın 

Her illetin 30 yaşı yorgun argın sızı anlatır 

Merhamet dilenecek bir tanrımız tanık 

Gider geliriz şu raylı hüzün fiyakasıyla 

Diyarları kısa çöp belirlesin, 

Karar veresin olmasa gerek 

Hangi sınır düşüyorsa başkenti Varna 

Islık çalarak yönetsinler vertigoları 

Köklerinizde bunu birileri eminim hatırlayacaktır 

Savaşa! Ölmek üzere, uygun adım marş diyorum! 

Neyin var Petunya, ölmüş görünüyorsun?

Biliyorum, yaşam diye başlayan bir cümle duymak 

Yahut düşen bir yaprağın hareketi 

Hatta ölürken verilen son nefesle kıpırdanan hantal bir vücut bile 

Seni ümitlendirmeye yetecektir 

Bilmelisin ki ölüm rüzgâr gibi geçecek yanından 

Kaskatı duracaksın, dimdik. 

Senden nefesin kesilirken, kanın kururken 

Ve boş vermiş başın sallanırken dahi teslim alamayacakları 

Bir direnç olacak 

Dinle Petunya, vaktin doldu. 

Kitapların yarım kaldı, okunmamış onca kitaptan uzak 

Aidiyetini mesafelere esir veren metruk bir kuş yuvası gibi 

Öylece durmak zorundalar artık 

Bunları ihtiyatlılıkla saklardın. 

Olsun, yaşamak ancak ölünce tamamlanan bir yapboza duyduğumuz meraktır. 

Her yönüyle olan her şey -yine sana benzeyecek 

Duyulmuş bir sır gibi, katlanılması güç 

Ve tadı acı bir şeydi seni tanımak. 

Yine de en sevdiğimiz kasetten 

Kararlı ve düşünülmüş bir çıt sesi geldiğinde 

Anla ki ölen ikimizizdir ve bu her şeyi değiştirir. 

Hoşça kal Petunya, kokun bütün bahçelerde eşit paylaşılacak.