Sustu kuşlar, g'özlerinden uyku akıyor.
Ve karanlık bastı, sokak lambası gülüyor.
Bir gün daha devrildi üstümüze, döküntüleriyle.
Hicrânın bağrını g'örenler, eriyip gitti.
Vuslatın kokusunu al(a)mayanlar, dile geldi.
Şu koca dünyanın yükünü sırtlamış da,
Yüküne bir el bile atılmamış olmanın,
Acısını hangi kelime tarîf edebilir ki?
Kendi söküğünü dikemeyenin hüznü,
Parmaklarına dolanmış, rûhunu koparmış!
Bulutlardan haber yok; güneş de susuz kalmış.
Devrilmiş yokuş aşağı, denizlere karışmış.
Fakat devrilse de dik; kalbi, fezâya devrik...