Allı morlu cahillik aşkın tarifi,

Bendeki senin kavuşması biraz

Sendeki bana.

Pencere pervazında buğday,

Buna sevinen kumrucuk,

Kumrunun serin göğü...

Ölümlü cismini öperken

Ölümlü oluşuna inanmamak..


Bavulun gibi dolduruşun göğsümü

Sevdiğin renklerden katlayıp,

Gönlüme tıkıştırıp doldurmak.

Vapurun demir kokusuna

Seni yüklemek bilmeden.

Limana kavuşan kalabalıkta

Her yüzden seni çalmak...

Bir an evvel sarılma derdi,

O derdin ellerime doluşu,

Gocuk gibi ağırcana omzuma oturuşu.


Meyveyi birazcık fazla almak,

Sütçüye tembih etmek tazeyi,

Ekmeği koşturmak elinde eve,

Dumanını gör diye...


Başkaları dediğin herkesten

Daha daha müsamaalı

Daha sağır, lal olmak

Taşıran son damlaya bile...

Elinin kokusunu bilmek adresim gibi ezbere.

Güftesini doğrultamadan falan

Sevdiğin besteyi gevelemek dilimde.


Basmıştır diye bir taş yola

Aç gözlerle bakip durmak.

Uykunu dinlemek dünyaya susup.

Boşvermek ömrün kof telaşına.

Emeğini sevmek, hem de çok,

Eline ayağına kıyamamak.

En çok da gün çalma çabası:

Rengini neşeye devşirmek anların...

Bir gülüşün pahası diyip

Hallaç pamuğu etmek şu kul yapısı alemi.

Seni bilmiş olmanın,

Bilip de gidecek olmanın o yeşilli neşesi.

Bakışından akan cennetin kuşatması nefsimi.


Sesinde öpen bir akis,

Sesinde memleket sabahı.

Bir cümbüşlü müjde dilin,

Lisanın pusulada şimal.

Tebessümün sakince muhafazası aklımın.

Seni dedim hırkama, minderime, aynama.

İstisnasız her çeşmenin avcuma doluşuna...

Seni dedim durdum da katlandım bana.