Ne çok şeye sarıldık canhıraş, öyle yoksun kılındık ki zamanında sevgiden... Biz sevgiyi söylemek sandık, dile geleni kimse aleladeleştirmez dedik. Biz yapmazdık çünkü ama hayat da bizim yolumuzda değildi. Hayat kimsenin yolunda değildi. Salt birileri hayatın izinde, eee, biz onu da istemedik. Biz kimsenin ayak izinden yürümeyip kendi yolumuzu var etmek istedik, altından bataklıklar çıktı, saplandık ama kaybedişine de tamamdık. İnsan kendi yolunda başına gelen her şeye çocuğu hasta anne ılımanlığında yaklaşıyor. Şimdi biz yolumuzda sevginin ne olduğunu tartışıyoruz.
Değerler dökülüyor ortaya bol keseden, alışkanlıklar peyda oluyor insanlara. İyi şeyler duymak iyi şeyleri var eder sanıyoruz. Oysa afili bir yanılgı bu. İnsanlar sandığımızdan da komplike, insanlar sandığımızdan da acımasız. Bizden ziyade kendilerine…
Kim kendine ızdırap çektirmek ister ki, kim başkasını kandırarak bilmez başta kendini kandırdığını. Var birileri var, yok değil. Hiç de az değiller, hiç de azımsanamazlar, öyle çoklar ki hatta yanlarında ezilip büzülürüz biz. Kendimizi hatalı addederiz, normali bu, biz saçmalıyoruz deriz. Sevgiyi nedenlere bağlayanlar, aşkı yaman bir kavga sananlar, dostluğu "öylesine" addedenler… Gidense zaman ki ivedilikle giden zaman, saygısızlık kendi zamanına kişinin. Ve kendine saygısı olmayandan nasıl saygı sevgi bekleriz, o da bizim nafile beklentimiz…