Yorgun düşmüş bir yıldız ışıklar saçarak ilerliyordu. Bu, onun kaderiydi zaten. Hep ilerlemek. Ama nereye gittiğini bilmeden. Diğer canlılar şanslıysa tesadüfen kafalarını kaldırıp gökyüzüne bakınca anlık parlamasını görebilirdi. Ne kadar da büyüleyici... Ama onun bundan haberi bile yok. Ona yüklenen anlamlardan. Özellikle insanoğlunun ona yüklediği anlamlardan. Dilek kutusu gibiydi veya dilek kuyusu. Dipsiz kuyuların karanlığı gibi bir boşlukta ışık saçarak ilerlerken ya bir kara delik tarafından yutulacaktı veya ondan daha parlak bir yıldızla çarpışacaktı. Haberi yoktu bütün bunlardan. Sadece ilerliyor ve ışık saçıyor. Hem de muhteşem bir ışık. Diliyorum ki kendisi gibi parlak bir yıldızla çarpışır. Ve tozları birbirine karışarak görülmemiş bir ışık demeti olurlar. Layığı bu mudur bilemem ama bence kuyruklu yıldız dediğimiz dilek kutusuna en yakışır olay bu olsa gerek. Işık saçan başka bir yıldızın içinde yok olmak ve o yıldızın bir parçası olmak onun için en muazzam sondur belki de... Sonlardan hiç hoşlanmam aslında. Kuyruklu yıldızlar her daim parıldasın ve tam da umudunu kaybetmiş olanların içini aydınlatsın her daim...