Seni tuttum kendime dilek ağacında
annemin başörtüsü elimden kaydı
maviydi ve korkuyordu ağaçlar sonbahardan
neden diyemedim, ne var ki sonbaharda
alt tarafı aşk, her tarafım sevda koksa bile
sonsuz tane kum olur çöle benzerim
seni boğmadan, ayaklarının altında sıcacık
deniz de olurum balıklarım öper seni
büyüyünce de okyanus deli lacivert
mavi, sarı veya topyekün yeşil olurum
kuytularımda kuşların seviştiği bir orman
tavşanlarımı takip ederek kuyularımı bul
seni sonsuzluğa eriştirecek sularımdan iç
sabah serinliğinde yürüdüğün yollar olurum
o yollarda nefes alamazsan kanımdan
oksijen yaratır sana sunarım, yaralarımı
kendim sarar, yaratmaktan yorulan kanımı yalarım
şikayet etmem seni, sana, senden, senin
garip bir faniyim, üzdüğünü düşünme
üzmek dediğin çakıl taşıdır
elime alıp suya attığım, üç kere
sek sek sek-en
sonra suda kaybolan,
üzmedin, üzmedin, üzemezsin
seni tüm aşıkların yüreğiyle seviyorum nurum
okyanuslardaki kum tanelerince
ülkem kadar
vatanım, yurdum, yuvam gibi
merhametin sonsuz seherinde
rüyalarımda bulup şenlendiğim bilyeler kadar
ve
çocukken gökyüzüne kaçırdığım mavi balon gibi
şu hayatta en çok kimi seviyorsun sorusunun cevabı...
aşk gibi
acıktığımda bembeyaz ekmek gibi, nimet gibi
sabah dualarım kadar
gece gelen tatlı uykum gibi
koşmaktan yorulmadığım hayat gibi
ben seni
seni kere seni
çok seviyorum